Sevgili dostum Murat Gulsacan'in haberi uzerine Muzmin Anonim 'in blogunda isledigi Aquatic Hipotez'in paleoantropoloji yani bilim camiasindaki konumunu islemenin gerekli olduguna kanaat getirdim. Elaine Morgan uzun yillardir Aquatic Hipotezinin duyurusunu yapmaktadir ancak bu hipotez hicbir zaman gerekli ilgiyi bilim camiasindan gormemistir, neden mi, inceleyelim.
Aquatic hipotez kabaca ilk insan atalarinin sucul yani su hayati suren apeler (kuyruksuz buyuk maymunlar) oldugunu ileri surer. Ozellikle dik yurume ve konusma gibi temel ozelliklerin sucul adaptasyonlar ile kazanildigini vurgular. Elaine Morgan bu hipotezin savunucusudur, hipotezin dusun babasi gibi gorunur ancak degildir. Elaine Morgan bu hipotezi, 1960 yilinda Alister Hardy'nin New Scientist dergisinde yayinladigi insan ve deniz arasindaki iliski uzerine dusuncelerinden donusturmustur ve zaman icerisinde gelistirmistir. 1972 yilinda ise Morgan, The Descent of Woman adli kitabinda hipotezini sistematize etmistir. Bu kitap militan bir feministin erkek egemen iliskilere karsi isyanidir. Ozellikle o donem Desmond Morris'in The Naked Ape adli kitabina karsi yazilmistir. Morris kitabinda insani maymunlar takiminin en kilsiz uyesi olarak tanitmis ve insan davranislasrinin kokenini maymunlar ile karsilastirarak irdelemis ve yorumlamistir. Morgan bu yaklasimin, erkek egemen ve indirgeyici oldugunu dusunmus ve Hardy'den donusturdugu hiptezini olusturmustur.
Milyon yillar oncesinde atalarimizin sucul oldugunu iddia eden bu hipotezin temel sorunu kanitlairnin kesfedilmesi olasiligi cok dusuk olan yumusak dokular ve fizyoloji uzerine kurulu olmasidir. Bilindigi gibi yumusak dokularin fosillesmesi cok enderdir, sadece mine tabakasi, kemik gibi sert dokular fosillesme olasiligi yuksek elementlerdir. Paleoantropologlar sadece bulduklari fosil kemikleri inceleyerek kas ya da yumusak dokular hakkinda tahminler yapabilirler. Morgan, hipotezinde yogunlastigi temel ozellik insanlarin tuysuz yani ciplak derili olusudur, ona gore bu durum sucul bir adaptasyondan kalmadir. Morgan dik yurumenin de sucul bir adaptasyon oldugunu iddia eder. Ancak ilk dik yuruyen atalar bugunki fosillere gore yaklasik 7-4.4 milyon yillari arasi bir tarihte ortaya cikmistir (Sahelanthropus, Orrorin, Ardipithecus). Bu donemlere ait atalarimizin ciplak vucutlu olduguna dair herhangi bir fosil ya da arkeolojik kanit yoktur.
Simdi sistematik bir bicimde Morgan'in Muzmin Anonim'in yazisinda ileri surdugu anatomik kanitlari incleyelim:
Bipedalism (Dik Yurumek)
Morgan'a gore dik yurumek icin gerekli olan anatomik degisimler ancak yercekiminin dusuk oldugu sucul bir ortamin icinde ortaya cikabilir. Morgan'a gore su ortami orta buyuklukteki maymun atalarimizin dort ayakli hareket biciminden iki ayakli hareket bicimine geciste mukemmel bir gecis ortamidir. Dik yurumenin ilk ortaya ciktigini dusundugumuz fosil atalarimiz Sahelanthropus cthadensis (Cad, Djurab colu7-6 milyon yil), Orrorin tugenensis (Kenya, Tugen Hills, 6 milyon yil), Ardipithecus kadabba (Etiyopya-Afar Middle Awash West Margin, 5.8 milyon yil), Ardipithecus ramidus (Etiyopya-Afar Middle Awash Aramis, 4.4 milyon yil) ve Australopithecus anamensis'tir (Etiyopya-Afar Middle Awash Assa Issie, 4.2 milyon yil). Ayrica bu fosil atalarin bulunduklari lokalitelerin sedimantolojik, fauna ve flora analizleri bu turlerin yasadiklari ortamlarin karasal oldugunu gostermektedir. Ayrica Afrika'da katildigim kazi ve yuzey arastirmalari sirasinda rastladigimiz en cok fosil kalintilar timsah gibi etcil avcilarin fosilleridir. Atalarimizin mevcut anatomileri, yani maymunlarin cok iyi yuzucu olmadiklari bir gercek, su ortaminda timsah gibi tehlikeli avcilarin tehditi altinda nasil dik yurume egzersizi yaptiklarini algilamak guc. Hic doganin ekonomisine uygun gorunmuyor. Diger bir durum ise gecenlerde yine blogumda yazdigim knuckle-walking hareket biciminin atalarimiza agac yasaminda yasayan degil karasal hayat suren ancak zaman zaman agacta da yasayan karasal ape'lerden evrimelestigimizden bahsetmistim. Ilk dik yurumeye baslayan atalarimizin morfolojileri su hayati degil daha cok halen agac hayatina bagimli karasal knuckle-walking hareket adaptasyonunu gerceklestiren atalardan turediklerini gosteriyor, el bilek kemikleri bunu kanitliyor. Ayrica dik yurumek icin gerekli anatomik degisiklikler, gogus kafesinin biciminin degismesi, alt kol kemiklerinin uzamasi gibi ozellesmelerdir. Bu ozellesmeler su ortaminda kazanilabilecek ozellikler degildir, karasal ape'lerin agac lokomosyonundan kalma ozelliklerinin donusumu ile gereceklesmitir.
Uzamis Alt-Kol Uzuvlari:
Insanin alt-kol kemigi yuzmek icin diger ape ve maymunlara gore daha elverislidir. Buna ragmen uzamis alt kol kemigi ile modern vucut yapisi 2.4 milyon yil ortaya cikan Homo habilisten once yoktur, bu ozellik ilk defa Homo habiliste gorulur. Oysa Morgan bu ozelligin ilk dik yuruyen atalarda oldugunu ileri surer.
Nefes tutma ve Konusma:
Insan kisa sureli nefesini tutabilir ve durmadan uzun sure konusabilir. Nefesini tutabilmesi konusabilmesi icin de bir avantajdir. Bu yetenek diger karasal memelilerde gorulmez, boylece Morgan bunun sucul bir adaptasyon oldugunu dusunmustur. Morgan'a gore yunus baliginin ses sistemi insana en yakin olandir ve insanin konusma yetenegi ile analoji olusturabilir. Ancak nefes sisteminin degismesi dik yurume hareket adaptasyonu ile girtlak ve gogus kafesinin degisen morfolojisine baglidir. Dortayakli hareket biciminde nefes kontrolu mekanik ve kas hareket sisteminden dolayi guctur, bu nedenle solunum yuruyus sirasinda zorlasir. Ancak dik yurume lokomosyonu sirasinda ust kol uzuvlari, girtlak ve gogus kafesi kaslari calismaz, bu nedenle biz yururken rahat nefes aliriz, kaslarimiz gogus kafesimizi ve girtlagimizi zorlamaz.
Bununla birlikte, konusmak yani dil, sadece buna bagli bir degisim degildir. Kompleks bir dile (konusma yetenegine) sahip olan ilk insan atasi Homo habilistir, cunku bulunan kafatasi fosillerinin ic bolumunde beynin yerlestigi kisimlarin yani endocastlarin bize gosterdigi durum, ilk kez Homo habiliste modern insana benzer prefrontal loblarin degistigi ve ozellikle Broca ile Wernicke aygitlarinin olustugu gozlemlenmektedir. Yani bildigimzi anlamda konusan ilk insan atasi Homo habilis, onculleri ise cesitli kompleks ses gruplari olustursalar da sistemeatik konusmayi henuz gerceklestiremedikleri dusunulmektedir.
Burun:
Morgan insanin burnunun suya dalis yapmak icin ozellesmis oldugunu onermektedir. Morgan bu onerisini uzun burunlu maymun (hortumlu maymun) ve tapirleri dikkate alarak yapmistir. Tapirler bataklik sularinda uzun burunlari yukseste tutarak ilerler, uzun burunlu maymun ise suya dustugunde burnunu havada tutarak yuzer ve nefes alir. Morgan bunun sucul bir atadan kalinti oldugunu soyler. Oysa insan burnunun temel gorevi nefes almanin disinda bir fan gorevi gorerek beynin sogutulmasini saglar. Bu nedenle ekvator kusaginda yani sicak iklimde yasayanlarin burun delikleri buyuk iken, soguk iklimde yasayanlarin burun delikleri kucuktur. Bizim gibi ortak kusakta yasayanlarda ise varyasyon gosterir. Yani burnumuzun cikintili olusu, burnumuzdan iceri giren havanin isitilmasi ve sogutulmasinda rol almasindan kaynaklanir, suya girince yukseskte kalsin diye degil...
Ciplak Vucut:
Ciplak vucut Morgan'in en guclu sandigi argumanlari arasindadir. Ona gore ciplak olmak sucul ortama bir adaptasyondur. Oysa gunumuzde kil olusumunu genlerin kontrol ettigini biliyoruz. Gunumuzde genetik mutasyonlardan dolayi insanlarin vucutlarindaki kil yogunlugu degismektedir. Ornegin werewolf syndrome olarak bildigimiz hypertrichosis hastaligi mutasyonla ortaya cikan ve tum vucudun ve yuzun killarla kaplanmasina neden olan bir hastaliktir. Genlerimiz evrimsel tarihimizin depolaridir. DNA'mizda aktif ve notr, aktif olmayan bircok karakter barinmaktadir. Bazen mutasyonlar ve cesitli etkilerden dolayi cekinik ya da notr olan bir karakter aktiflesebilmektedir buna atavism denilmektedir. Vucudumuzdaki kil olusumundan sorumlu gen bulundugu genomda kilitlenmis yada notrlesmistir. Bununla birlikte ciplak derili olusumuzu aciklayan diger bir hipotez ise Pathogen Hypotheses'dir. Bu hipoteze gore ciplak derili olusun en onemli nedeni kurk, kil ya da tuyde cogalan asalak parazitlerin yol actigi enfeksiyonlara karsi bir adaptasyondur. Ozellikle Neolitik gibi insan populasyonlarinin demografik olarak arttigi bir donemde artan viral hastaliklara karsi daha avantajli durumda olan kil yogunlugu az olan bireylerin populasyon icerisinde sayilarinin artisi ile gen havuzunda gen frekanslarinin artmasindan dolayi kilsizlik yayginlasmistir. Kilsiz, temiz vucut daha saglikli olusun gostergesi olmus ve seksuel secilimde avantajli olmustur. Ureme organlarinda kalan killar ise seksuel rollerinden yanisira feromon hormanlarini devreye soktuklarindan dolayi kalmis olabilir. Buna ragmen bildiginiz gibi kil yogunlugu populasyonlara gore varyasyon gostermektedir. Kil younlugu sadece vucudumuzda termoregulasyonu saglayan bir ozellik degildir, kimi zaman dezavantajli da olabilir.
Yuzyuze Seks:
Morgan'a gore sadece sucul memeliler yuzyuze seks yapmaktadirlar, buna gore insan da yuzyuze seks yaptigina gore insanin atalari da sucul olmalidir der. Ancak bu tur seks bicimi sempanze ve bonobolarda da sik gorulen bir bicimdir, bunun diger bir nedeni ise sempanze, bonobo ve insanin salt uremek icin degil kimi zaman sembolik kimi zamanda zevk icin seks yaptigindan ve ozellikle disilerin seks sirasinda yuzyuze sekste klitorislerinin daha fazla duyarli hale gelmesinden kaynaklanmaktadir, bu da basarili doller uretmeyi saglayan bir faktordur. Klitorisin morfolojik konumu da bunda etkilidir.
Beyin Buyuklugu:
Morgan'a gore sucul yasama bicimi beyin buyuklugunu saglamis ve bizleri daha akilli canlilar haline getirmsitir. Beyin buyuklugu, dik yurumek gibi insani insan yapan ozelliklerden biridir. Morgan beyin icin gerekli olan Omega 3-6 gibi asitlerin sucul besinlerde yogun oldugunu ve bunu bir avantaj oldugunu ileri surer. Oysa ilk dik yurumeye baslayan atalarimizin cogunlukla yaprak filizleri, meyveler, yemisler, bocekler ve avalaybildikleri surece kucuk hayvanlardan olsutugunu dusunuyoruz. Bununla birlikte karasal ortamda yasayan insanlarin varligi sucul besinlerin olmazsa olmaz beisnler olmadigini kaniltiyor. Ayrica beyin buyuklugu sadece besin ya da lokomosyonla ilgili degil, kafatasinda altceneyi kontrol eden masseter ve temporal kaslarin zayiflamasi ile ilgildir. Genetik bir degisimle zayiflayan bu kaslarin kafanin buyumesini olanakli kilmistir. Ozellikle masif turler olan Australopithecus robustus ve boisei gibi turlerde kafatasindaki sagittal crest cok belirgindir, bunun nedeni cok guclu masseter, temporal ve boyun kaslarina sahip olmalarindan kaynaklanir, bu kaslar kemigi bicimlendirecek derecede gucludurler. Bu kaslarin Homo cizigisine giden surecte zayiflamistir ve beynin buyumesine avantaj yaratmistir.
Bu yazi daha da genisletilebilir ancak temel olarak umarim aydinlatici olmustur. Hayal gucu bilim kurgu bazinda eglenceli ve guzel, ancak bilimin sinirlari icerisidne hipotezler eger mevcut bilgi ve materyal ile sinanamiyorsa gunumzu bilim anlayisinda kabul gormemektedir. Buluntu ve bilgi degistikce hipotezler, paradigmalar ve kuramlar da yeniden bicimlenecektir.
daha fazla bilgi icin: Umbrella hypotheses and parsimony in human evolution: a critique of the Aquatic Ape Hypothesis.
John H. Langdon
Jorunal of Human Evolution (1997)33, 479-494
Aquatic hipotez kabaca ilk insan atalarinin sucul yani su hayati suren apeler (kuyruksuz buyuk maymunlar) oldugunu ileri surer. Ozellikle dik yurume ve konusma gibi temel ozelliklerin sucul adaptasyonlar ile kazanildigini vurgular. Elaine Morgan bu hipotezin savunucusudur, hipotezin dusun babasi gibi gorunur ancak degildir. Elaine Morgan bu hipotezi, 1960 yilinda Alister Hardy'nin New Scientist dergisinde yayinladigi insan ve deniz arasindaki iliski uzerine dusuncelerinden donusturmustur ve zaman icerisinde gelistirmistir. 1972 yilinda ise Morgan, The Descent of Woman adli kitabinda hipotezini sistematize etmistir. Bu kitap militan bir feministin erkek egemen iliskilere karsi isyanidir. Ozellikle o donem Desmond Morris'in The Naked Ape adli kitabina karsi yazilmistir. Morris kitabinda insani maymunlar takiminin en kilsiz uyesi olarak tanitmis ve insan davranislasrinin kokenini maymunlar ile karsilastirarak irdelemis ve yorumlamistir. Morgan bu yaklasimin, erkek egemen ve indirgeyici oldugunu dusunmus ve Hardy'den donusturdugu hiptezini olusturmustur.
Milyon yillar oncesinde atalarimizin sucul oldugunu iddia eden bu hipotezin temel sorunu kanitlairnin kesfedilmesi olasiligi cok dusuk olan yumusak dokular ve fizyoloji uzerine kurulu olmasidir. Bilindigi gibi yumusak dokularin fosillesmesi cok enderdir, sadece mine tabakasi, kemik gibi sert dokular fosillesme olasiligi yuksek elementlerdir. Paleoantropologlar sadece bulduklari fosil kemikleri inceleyerek kas ya da yumusak dokular hakkinda tahminler yapabilirler. Morgan, hipotezinde yogunlastigi temel ozellik insanlarin tuysuz yani ciplak derili olusudur, ona gore bu durum sucul bir adaptasyondan kalmadir. Morgan dik yurumenin de sucul bir adaptasyon oldugunu iddia eder. Ancak ilk dik yuruyen atalar bugunki fosillere gore yaklasik 7-4.4 milyon yillari arasi bir tarihte ortaya cikmistir (Sahelanthropus, Orrorin, Ardipithecus). Bu donemlere ait atalarimizin ciplak vucutlu olduguna dair herhangi bir fosil ya da arkeolojik kanit yoktur.
Simdi sistematik bir bicimde Morgan'in Muzmin Anonim'in yazisinda ileri surdugu anatomik kanitlari incleyelim:
Bipedalism (Dik Yurumek)
Morgan'a gore dik yurumek icin gerekli olan anatomik degisimler ancak yercekiminin dusuk oldugu sucul bir ortamin icinde ortaya cikabilir. Morgan'a gore su ortami orta buyuklukteki maymun atalarimizin dort ayakli hareket biciminden iki ayakli hareket bicimine geciste mukemmel bir gecis ortamidir. Dik yurumenin ilk ortaya ciktigini dusundugumuz fosil atalarimiz Sahelanthropus cthadensis (Cad, Djurab colu7-6 milyon yil), Orrorin tugenensis (Kenya, Tugen Hills, 6 milyon yil), Ardipithecus kadabba (Etiyopya-Afar Middle Awash West Margin, 5.8 milyon yil), Ardipithecus ramidus (Etiyopya-Afar Middle Awash Aramis, 4.4 milyon yil) ve Australopithecus anamensis'tir (Etiyopya-Afar Middle Awash Assa Issie, 4.2 milyon yil). Ayrica bu fosil atalarin bulunduklari lokalitelerin sedimantolojik, fauna ve flora analizleri bu turlerin yasadiklari ortamlarin karasal oldugunu gostermektedir. Ayrica Afrika'da katildigim kazi ve yuzey arastirmalari sirasinda rastladigimiz en cok fosil kalintilar timsah gibi etcil avcilarin fosilleridir. Atalarimizin mevcut anatomileri, yani maymunlarin cok iyi yuzucu olmadiklari bir gercek, su ortaminda timsah gibi tehlikeli avcilarin tehditi altinda nasil dik yurume egzersizi yaptiklarini algilamak guc. Hic doganin ekonomisine uygun gorunmuyor. Diger bir durum ise gecenlerde yine blogumda yazdigim knuckle-walking hareket biciminin atalarimiza agac yasaminda yasayan degil karasal hayat suren ancak zaman zaman agacta da yasayan karasal ape'lerden evrimelestigimizden bahsetmistim. Ilk dik yurumeye baslayan atalarimizin morfolojileri su hayati degil daha cok halen agac hayatina bagimli karasal knuckle-walking hareket adaptasyonunu gerceklestiren atalardan turediklerini gosteriyor, el bilek kemikleri bunu kanitliyor. Ayrica dik yurumek icin gerekli anatomik degisiklikler, gogus kafesinin biciminin degismesi, alt kol kemiklerinin uzamasi gibi ozellesmelerdir. Bu ozellesmeler su ortaminda kazanilabilecek ozellikler degildir, karasal ape'lerin agac lokomosyonundan kalma ozelliklerinin donusumu ile gereceklesmitir.
Uzamis Alt-Kol Uzuvlari:
Insanin alt-kol kemigi yuzmek icin diger ape ve maymunlara gore daha elverislidir. Buna ragmen uzamis alt kol kemigi ile modern vucut yapisi 2.4 milyon yil ortaya cikan Homo habilisten once yoktur, bu ozellik ilk defa Homo habiliste gorulur. Oysa Morgan bu ozelligin ilk dik yuruyen atalarda oldugunu ileri surer.
Nefes tutma ve Konusma:
Insan kisa sureli nefesini tutabilir ve durmadan uzun sure konusabilir. Nefesini tutabilmesi konusabilmesi icin de bir avantajdir. Bu yetenek diger karasal memelilerde gorulmez, boylece Morgan bunun sucul bir adaptasyon oldugunu dusunmustur. Morgan'a gore yunus baliginin ses sistemi insana en yakin olandir ve insanin konusma yetenegi ile analoji olusturabilir. Ancak nefes sisteminin degismesi dik yurume hareket adaptasyonu ile girtlak ve gogus kafesinin degisen morfolojisine baglidir. Dortayakli hareket biciminde nefes kontrolu mekanik ve kas hareket sisteminden dolayi guctur, bu nedenle solunum yuruyus sirasinda zorlasir. Ancak dik yurume lokomosyonu sirasinda ust kol uzuvlari, girtlak ve gogus kafesi kaslari calismaz, bu nedenle biz yururken rahat nefes aliriz, kaslarimiz gogus kafesimizi ve girtlagimizi zorlamaz.
Bununla birlikte, konusmak yani dil, sadece buna bagli bir degisim degildir. Kompleks bir dile (konusma yetenegine) sahip olan ilk insan atasi Homo habilistir, cunku bulunan kafatasi fosillerinin ic bolumunde beynin yerlestigi kisimlarin yani endocastlarin bize gosterdigi durum, ilk kez Homo habiliste modern insana benzer prefrontal loblarin degistigi ve ozellikle Broca ile Wernicke aygitlarinin olustugu gozlemlenmektedir. Yani bildigimzi anlamda konusan ilk insan atasi Homo habilis, onculleri ise cesitli kompleks ses gruplari olustursalar da sistemeatik konusmayi henuz gerceklestiremedikleri dusunulmektedir.
Burun:
Morgan insanin burnunun suya dalis yapmak icin ozellesmis oldugunu onermektedir. Morgan bu onerisini uzun burunlu maymun (hortumlu maymun) ve tapirleri dikkate alarak yapmistir. Tapirler bataklik sularinda uzun burunlari yukseste tutarak ilerler, uzun burunlu maymun ise suya dustugunde burnunu havada tutarak yuzer ve nefes alir. Morgan bunun sucul bir atadan kalinti oldugunu soyler. Oysa insan burnunun temel gorevi nefes almanin disinda bir fan gorevi gorerek beynin sogutulmasini saglar. Bu nedenle ekvator kusaginda yani sicak iklimde yasayanlarin burun delikleri buyuk iken, soguk iklimde yasayanlarin burun delikleri kucuktur. Bizim gibi ortak kusakta yasayanlarda ise varyasyon gosterir. Yani burnumuzun cikintili olusu, burnumuzdan iceri giren havanin isitilmasi ve sogutulmasinda rol almasindan kaynaklanir, suya girince yukseskte kalsin diye degil...
Ciplak Vucut:
Ciplak vucut Morgan'in en guclu sandigi argumanlari arasindadir. Ona gore ciplak olmak sucul ortama bir adaptasyondur. Oysa gunumuzde kil olusumunu genlerin kontrol ettigini biliyoruz. Gunumuzde genetik mutasyonlardan dolayi insanlarin vucutlarindaki kil yogunlugu degismektedir. Ornegin werewolf syndrome olarak bildigimiz hypertrichosis hastaligi mutasyonla ortaya cikan ve tum vucudun ve yuzun killarla kaplanmasina neden olan bir hastaliktir. Genlerimiz evrimsel tarihimizin depolaridir. DNA'mizda aktif ve notr, aktif olmayan bircok karakter barinmaktadir. Bazen mutasyonlar ve cesitli etkilerden dolayi cekinik ya da notr olan bir karakter aktiflesebilmektedir buna atavism denilmektedir. Vucudumuzdaki kil olusumundan sorumlu gen bulundugu genomda kilitlenmis yada notrlesmistir. Bununla birlikte ciplak derili olusumuzu aciklayan diger bir hipotez ise Pathogen Hypotheses'dir. Bu hipoteze gore ciplak derili olusun en onemli nedeni kurk, kil ya da tuyde cogalan asalak parazitlerin yol actigi enfeksiyonlara karsi bir adaptasyondur. Ozellikle Neolitik gibi insan populasyonlarinin demografik olarak arttigi bir donemde artan viral hastaliklara karsi daha avantajli durumda olan kil yogunlugu az olan bireylerin populasyon icerisinde sayilarinin artisi ile gen havuzunda gen frekanslarinin artmasindan dolayi kilsizlik yayginlasmistir. Kilsiz, temiz vucut daha saglikli olusun gostergesi olmus ve seksuel secilimde avantajli olmustur. Ureme organlarinda kalan killar ise seksuel rollerinden yanisira feromon hormanlarini devreye soktuklarindan dolayi kalmis olabilir. Buna ragmen bildiginiz gibi kil yogunlugu populasyonlara gore varyasyon gostermektedir. Kil younlugu sadece vucudumuzda termoregulasyonu saglayan bir ozellik degildir, kimi zaman dezavantajli da olabilir.
Yuzyuze Seks:
Morgan'a gore sadece sucul memeliler yuzyuze seks yapmaktadirlar, buna gore insan da yuzyuze seks yaptigina gore insanin atalari da sucul olmalidir der. Ancak bu tur seks bicimi sempanze ve bonobolarda da sik gorulen bir bicimdir, bunun diger bir nedeni ise sempanze, bonobo ve insanin salt uremek icin degil kimi zaman sembolik kimi zamanda zevk icin seks yaptigindan ve ozellikle disilerin seks sirasinda yuzyuze sekste klitorislerinin daha fazla duyarli hale gelmesinden kaynaklanmaktadir, bu da basarili doller uretmeyi saglayan bir faktordur. Klitorisin morfolojik konumu da bunda etkilidir.
Beyin Buyuklugu:
Morgan'a gore sucul yasama bicimi beyin buyuklugunu saglamis ve bizleri daha akilli canlilar haline getirmsitir. Beyin buyuklugu, dik yurumek gibi insani insan yapan ozelliklerden biridir. Morgan beyin icin gerekli olan Omega 3-6 gibi asitlerin sucul besinlerde yogun oldugunu ve bunu bir avantaj oldugunu ileri surer. Oysa ilk dik yurumeye baslayan atalarimizin cogunlukla yaprak filizleri, meyveler, yemisler, bocekler ve avalaybildikleri surece kucuk hayvanlardan olsutugunu dusunuyoruz. Bununla birlikte karasal ortamda yasayan insanlarin varligi sucul besinlerin olmazsa olmaz beisnler olmadigini kaniltiyor. Ayrica beyin buyuklugu sadece besin ya da lokomosyonla ilgili degil, kafatasinda altceneyi kontrol eden masseter ve temporal kaslarin zayiflamasi ile ilgildir. Genetik bir degisimle zayiflayan bu kaslarin kafanin buyumesini olanakli kilmistir. Ozellikle masif turler olan Australopithecus robustus ve boisei gibi turlerde kafatasindaki sagittal crest cok belirgindir, bunun nedeni cok guclu masseter, temporal ve boyun kaslarina sahip olmalarindan kaynaklanir, bu kaslar kemigi bicimlendirecek derecede gucludurler. Bu kaslarin Homo cizigisine giden surecte zayiflamistir ve beynin buyumesine avantaj yaratmistir.
Bu yazi daha da genisletilebilir ancak temel olarak umarim aydinlatici olmustur. Hayal gucu bilim kurgu bazinda eglenceli ve guzel, ancak bilimin sinirlari icerisidne hipotezler eger mevcut bilgi ve materyal ile sinanamiyorsa gunumzu bilim anlayisinda kabul gormemektedir. Buluntu ve bilgi degistikce hipotezler, paradigmalar ve kuramlar da yeniden bicimlenecektir.
daha fazla bilgi icin: Umbrella hypotheses and parsimony in human evolution: a critique of the Aquatic Ape Hypothesis.
John H. Langdon
Jorunal of Human Evolution (1997)33, 479-494
Bicemsel bir iki kisa not dusmek isterim..
YanıtlaSil1) Muzmin Anonim bloguna link vermissiniz. Ilerde kapak yazisi degisebilir. O yuzden, dogrudan dogruya yazinin kendisine link verseniz daha isabetli olurdu bence.
Yazinin linki: http://muzminanonim.blogspot.com/2009/08/ne-adem-ne-maymun.html
2) Hersey Turkce olacak, illa da ozTurkce olacak diye bir fetisim yok; ama, dile kazandirilan kavramlarin olabildigince Turkce baslamasini oldum olasi hep hayal ettim.. Bu 'Aquatic Ape Hypothesis' konusu galiba nispeten yeni sayilir. O yuzden, acaba 'aquatic' demek yerine Turkce bir karsilik kullanmaniz mumkun mudur?
'Sucul' konusunda bir itirazim var... 'Et-cil', 'ot-cul' cagrisimi yapiyor ve 'su ile beslenen' anlamini iceriyor. 'Ev-vil', 'insan-cil' olarak bakarsak da 'suyu seven', 'sudan cikmak istemeyen' anlamina geliyor.
Bu sonucu iki ornek 'aquatic'e daha yakin, ama, korkarim birinci ornekler daha baskin cikacak..
'Susal' ben de cok sevmedim, ama 'sucul' da sorunlu gibi.
Daha uygun bir ornek akliniza gelirse Muzmin Anonim'deki yazinin da degismesini saglayabilirim.
Degerli onerilersiniz icin tesekkur ederim, boylece sanirim yazi daha kolay anlasilir ve etkileyici olacak. Digerlerini degistirecegim, ancak Sucul kelimesi yerine daha iyisini bulana dek simdilik idare etmekten yanayim.
YanıtlaSilIlginize tesekkurler.
"Aquatic" sadece bu kuram nedeniyle kullanılan bir kelime değil biyolojide pek çok farklı şekilde kullanılır ve "sucul" olarak kullanılır. Suyla beslenen çağrışımı da alışınca yapmaz, merak etmeyin. Onun dışında türkçeye ilgili bir tavsiye de benden Türkçe karakterler olmadan okumak bir işkence benim için bunun düzelten site ve programlar var onlardan kullanabilirsin. Son Olarak kadına "fikif babası" demişsin olmaz ki "fikir anası" diyelim bence, cinsiyetçi olmasın.
YanıtlaSil:) Murat yine cok gender equal goruyorum seni :) saka bir yana onerilerini yerine getirmeye calisacagim. Daha da guzle olacak zamanla. Thanks :)
YanıtlaSilFerhat bey,
YanıtlaSilYazinizi okudum. Bilgilendim --eskilerin diliyle tenevvur ettim--, tesekkur ederim.
Fakat, ben hala daha, link verdiginiz yazida gecen su cumlenin cevabina yonelik bir sey bulamadim:
"Bizler, yani insanlar, zaman içinde bu kadar değiştiysek, buna yol açan, bunu zorlayan çok ciddi bir sebep olmalı.."
Dik yurumeyi, yuzyuze sevismeyi, beyin buyuklugunu vs gectim.. fakat, kilsiz (kurksuz, ciplak, uryan) olusumuzun parazit/virus gibi seylerle aciklanmasi ile tatmin olamiyorum.
Ya da soyle soyleyeyim: Virus/parazit aciklamasi, bana, yeterimce yogun bir mutasyon baskisi gibi gelmiyor.
Oyle seyler yeterli olsaydi, butun 'baboon'lar da birer ciplak kizilderili olurlardi diyebilirim; ama, ciddiyetten uzaklasmis olmak riski var.
Dolayisi ile, demiyorum :)
Sayin Muzmin Anonim,
YanıtlaSil"Bizler, yani insanlar, zaman içinde bu kadar değiştiysek, buna yol açan, bunu zorlayan çok ciddi bir sebep olmalı.."
Bence cok ciddi bir "neden" olmali.
Nedenler ve sebepler arasindaki iliski uzerinde yorgunlasmak gerekliligine inaniyorum, bunun karsiligi ingilzicede cause ve reason'dir. Sosyal bilimlerde cok onemli bir tartisma alanidir, bilim yontemi acisindan. Insan evriminde de sebepler ve nedenler vardir, gerci evrimsel degisimin odaginda kosullar, organizmalarin yapilari, nedenler ve sebepler bulunur. Bugunku resimden yani su anki bicimimize bakip gecmise donuk yorum yapmak, neden ve sebepleri aramak son derece guc. Ancak elimizde varolan kanitlar yani fosiller ve guncel bilim yani genetik bize veriler sagliyor, bunlarin disina cikamiyoruz. Evrimsel bilim belli bir erege yonelik degil sadece varolan kosullarin aciklamasini yapmakla yetinir, bu nedenle milyon yillar onceki kosullari aydinlatmaya calismak tahmin ettiginiz gibi kolay degil.
Mutasyonlar evrimin nedendir, ortaya cikan bir karakterin ilk nedeni, parazitler, hastaliklar sunlar bunlar ise secilim baskisi, kimi zaman sonuc ama bir nedenin basarili ya da basarisiz olusunun sebebidir. Neden olanin sebep olanla alakasi yoktur, evrimde neden olan her zaman bagimsizdir. Zira Lamarckci olmaniz kacinilmazdir. Bu bagimsiz neden eger basarili bir sonuc yaratiyorsa gen havuzunda bu gen frekanslari artar. Insan evriminde boyle olmus olmaladir ki bugun insanlarin buyuk bir orani ciplak denecek kadar kilsiz. Molekuler genetik vucut killarin genler tarafindan kontrol edildigini kanitliyor, bugun saclarin dokulmesi, vucut killari gibi bircok sorun icin rol oynayan geni arastiriyorlar, genlerin mutasyonlar ile cesitlendigi ise genetigin bir gercegi. Kaldiki dil ve konusmadan sorumlu genleri konusuyoruz gunumuzde.
Ben size ciplakligin nedeninin mutasyon oldugunu soyledim, ha bu meydana gelen mutasyonun yani "evrimsel degisimin nedeninin" ise basarili olmasinin "sepeblerini" yani parazit/virus gibi genel olarak tutarlikabul edilen aciklamalarini yaptim. Akla en yakin olani.
Baboonlar asla ciplak kizilderili olmazlar cunku babunlarin mevcut adaptasyonlari onlarin Kongo cografyasinda yasamalarina elverisli. Timsahlar milyon yillardir degismiyor neden mi cunku ozellesmis adaptasyonlara sahipler, su ve karada yasarlar, guclu ceneleri vardir, yani ozellesmis adaptasyonlari ile milyon yillardir basari ile yasamislardir. Ama insan mahluku caresiz dogmustur, milyon yillar saklanarak, gizlenerek, pasif bir yasam surmustur ve sahip oldugu biyolojik adaptasyonlari ile yeterince korunakli olamamistir, sofistike kultur ve teknoloji bu nedenle insan mahlukunun hayati adaptasyonlaridir, bundan dolayi insan evrimi farkli bir cizgi izlemis ve bugun bu hale gelmistir.
Kil olusumunu genler kontrol ediyorsa ki ediyor, sizce ciplakligin nedeni genleri ceistlendiren ve yapilarini degistiren bir mutasyon ya da mutajen nedenden baska ne olabilir?
Ferhat bey,
YanıtlaSilSoruyu yanlis sormus oldugumu goruyorum. Konuyu mutasyonlara indirgemek degildi benim amacim.
Tabii ki, butun degisikliklerin arkasinda mutasyonlar var; 'mutate' de zaten 'degismek' demek...
Soruyu soyle degistireyim --mutate ettireyim ;)
Ciplakliga yol acan mutasyon sizce hangi ortamlarda nesv u nema bulmustur?
[Bu tur sorularin sorulmasina ben de, aslinda, cok taraftar degilim --gecmise yonelik 'kehanet'lerde bulunmak anlamina da gelebilir.
Fakat, benim acimdan, bu kehanetlerin noktasal anlamda isabetli olup olmadigindan cok, bugune hangi yol/tarik uzerinden geldigimiz hakkinda tefekkur etmis olmak; bir cesit --acemice de olsa-- detektiflik yapmis olmak acisindan onemli/anlamli.]
Orman ve yuksek cayirlarin oldugu (savannah) ortamlarin ciplak vucutlar icin cok da uygun olmadigini, oralarda pek/hic ciplak canli gormeyisimizden anliyoruz. [Anliyor muyuz?]
Cok soguk ya da cok kurak ortamlarin da ciplak memelilere uygun olmadigini da soyleyebiliriz zannedersem.
Bu durumda, ciplakligin nesv u nema bulacagi (be supported) tek ortam, kala kala, bence, su kenarlari, veya sulu ortamlar oluyor.
Baska bir deyisle, ciplakliga yol acan mutasyonun hayatta kalablip cogalabilecegi ortamin 'sucul' olmasi iddiasini ben daha akla yakin buluyorum.
Akla yakin bulmak, malum, 'oyledir' diyerek kestirip atmak anlamina gelmiyor.
Sorunuzu anladım, daha öncede belirttiğim gibi Parazit hipotezi test edilmiş ve sağlaması yapılmıştır ancak aquatik hipotezi test emte imkanı henüz yoktur, Bu onun yanlış olduğu anlamına gelmiyor ancak siz benim yazımda temel bazı noktaları sanırım ıskaladınız:
YanıtlaSilSu yaşamı içersinde dik yürüme yeteneği kazanacak kadar uzun süre kalan savunmasız ape'ler avcılardan nasıl korundular
Ayrıca insan derisi uzun ya da periyodik olarak suda kalamaz
Morganiın önerdiği ata formlar 5-67 milyon yıl öncesinde yaşadılar ve fosil buluntu lokalitelerinin kapsamlı sedimantolojik ve paleoekolojik analizleri bu bolgelerin karasal olduğunu isaret ediyor, yani bu ataların suya girmeleri için plaja yürür gibi "hadi gidelim biraz yuzup gelelim" demeleri lazım :)
Ayrıca ben cıplak vücutlu oluşun 5-7 milyon yıl önce değil, Neolitik zaman (10 bin-20 bin yıl arası) dediğimiz insan populasyon sayılarının ve demografik olarak yüzdenin çoğalığı br zaman diliminde kazanıldığına inanıyorum.
Siz bana aquatik hipotezin anlamlı olduğu birkaç koşul ileri sürebilir misiniz?
Evrimi 'kaza'lar dizisi sayarsak, senaryo soyle olabilir:
YanıtlaSilBir ada ya da kapali bir gol havzasinda, yani daha guclu avcinin olmadigi ve iklim bakimindan da korumali bir cografyada olabilir.
Boyle bir ortamda peydahlanan ilk insansilar, yeterince evrilip serpildikten sonra, baska cografyalara acilip dunyaya yayilmis olabilir.
Boyle bir ortamda, iki ayakli (dik) yurumek onemli bir dezavantaj olmazdi --kovalayan olmayacagi icin.
Kurke de gerek olmayacakti --yani, kurksuzluk sorun olmazdi.
Madagaskar gibi bir yerden bahsediyor olabiliriz.
Degerli Muzmin Anonim,
YanıtlaSilSimdi oyle bir yerden tartismayi ya da konusmanizi baslatiyorunuz ki, sizi tanimadigim icin hep daha fazla acikalyici olma hissiyati icindeyim, neden mi:
1-Everim "kazalar" dizini degildir, kim demisse eksik ya da yanlis soylemis. Evrimde teseduf ya da sizin deyiminzle "kaza" olgusu kosulludur, yani meydana gelen degisimler neden ve sebep iliskisi icindedir, bir degisim doganin ekonomisinde avantajli ise vaolur ve basarili hale gecer.
2-Bahsettigini senaryo da "ada" dediginiz bolgelerin ekolojisi ve secilim baskisi tahmin etmediginiz kadar farklidir, bunu arastirabilirsiniz!
3-"Kapali gol havzasi" cografya ya da jeolojide boyle bir terim-ya da jeomorfoloji yok.
4-Beyefendi ben size bgune kadar bulunmus insan atasi fosillerinin bulunma ortamlarinin jeolojik-paleoekolojik-fauna ve flora iceriklerinin sizin vermeye calistiginiz ekstrem cografya ornegi gibi olmadigini soyluyorum, Morgan sucul atalarin ilk dik yurumeye baslayan atalar oldugunu ielri suruyor, bugun ilk dik yurudugunu bildigimiz atalar Ardipithecus ramidus, Ardipithecus kadabba, Sahelanthropus cthadensis ve Orrorin tugenensis ve bu atalarin bulundugu yer belli, jeoloji belli, sedimantoloji belli, bu atalarin fosilleri ile birlkte bulunan digaer canlilara ait fosiller belli, flora yani bitki kalintilari belli, siz simid bana bunlari bir kenara birakip kendi kurdugunuz senaryo ile bilim kurgu yapmami bekliyorsunuz.
Sizin entellektuel ve bilimsel yontemi bilen biri oldugunuzu dusunuyorum o nedenle hipotezleri olustururken neye dikkat edeceginizi dusuneceginziden eminim.
Saygilar
Ferhat bey,
YanıtlaSilBenim amacim bu hipotezin kabul edilmesini saglamak degil; uzerinde --merak saikiyle-- tercume bir seyler yazmis olmakla uzmanlik iddiasi peydahlayacak kadar da 'atak' degilim.
Bahsettiginiz fosillerin Etiyopya'da bir nehir vadisinde bulundugundan filan bahsedebilirdim ama bir paleoantropolog olmadigim bir yana, konuya teget sayilacak kadar da (b)ilgim oldugunu iddia edemem. Dolayisi ile, bu sohbet, bu anlamda/cercevede notlarimizi karsilikli degis-tokus edecegimiz bir alisveris olmak ihtimali tasimiyor. Haliyle.
Bu durumda, uzman goruslerini dinlemek; ve bu gorusleri kendi akil suzgecimizden gecirmek durumunda kaliriz.
Fakat, uzman-gorusu olarak dile getirilenlerin de --her ne kadar '-dir', '-tir', '-dur', '-tur' cumleleriyle dile getiriyor olsalar da-- kesinlik ifade etmekten uzak olduklari, diger 'uzman'lar tarafindan itirazla karsilastiklari da malum..
Ornek mi istersiniz?
Sizin yazdiklarinizdan bir cumleyi ornek verebilirim: "Ozellikle Neolitik gibi insan populasyonlarinin demografik olarak arttigi bir donemde artan viral hastaliklara karsi daha avantajli durumda olan kil yogunlugu az olan bireylerin populasyon icerisinde sayilarinin artisi ile gen havuzunda gen frekanslarinin artmasindan dolayi kilsizlik yayginlasmistir."
Simdi..
Bu cumlede bir kesinlik ifadesi var; 'yayginlasmistir' diyerek sonlaniyor ve sureci de tarif ediyor.
Guzel, ama, bu surecin gercekten boyle oldugu hakkinda --itiraza yer birakmayan, supheye mahal vermeyen, beyond reasonable doubt-- elimizde ne var sizce?
Ne olabilir ki?
Korkarim, yukaridaki cumle/paragraf ile adim adim acikladiginizi dusundugunuz uzun sureci --siz de-- 'olamaz mi?' [ya da 'nicin olmasin?'] diyerek desteklemek durumunda kalacaksiniz.. ya da beni halen olusmus bir fikirbirligine ('consensus'a) havale edeceksiniz.
Eger birincisi ise, sizin de hemfikir olacaginizi sandigim uzere, 'olamaz mi?'larla herhangi bir seyi kanitlamis olmayiz; yok ikicisi ise, 'consensus'lar yoluyla bilim yapmanin cok riskli oldugunu gecmiste yasadigimiz tecrubelerden yola cikarak hatirlatmak zorunda kalirim..
Eger bir ucuncu alternatif yoksa, yani itirazsiz bir kesinlik sozkonusu degilse, konustuklarimizin aslinda akla yakinlik dereceleri haricinde pek de mahiyet farklarinin olmadiginda --yani, nihai analizde, bir tur 'bilim kurgu' oldugunda-- hemfikir olacagimizi saniyorum.
Son olarak, 'kaza' --bildiginiz uzere-- onceden kestiremedigimiz, ongoremedigimiz vakalar/olaylar/olgular icin kullandigimiz bir terim.
Evrim sureci gibi, etkenlerinin ne turunu/cesidini, ne her bir cesidin adedini ne de bunlarin siddeti ve zamanlamalarini kestirebildigimiz bir proseste ortaya cikan 'sonuc'larin --bizim acimizdan-- birer 'kaza' sayilmayacagini neye istinaden soylediginizi merak ettim simdi.
Herhangi bir evrim vakasini onceden dakik, hatasiz tahmin edebiliyor muyuz? Bildigim kadariyla, hayir. Sizin bildiginiz bir ornek var midir?
Eger yoksa, 'kaza' demek neden yanlis olsun?
Adinizi Dahi Bilmiyorum :)
YanıtlaSilUzmanlik "ceviri atakligi" ile olmadigini sanirim biliyorsunuz, acarsiniz prof. yayinlari okursunuz, kimin kim oldugunu ogrenirsiniz. Uzman oldugumuzu iddia etmedik, zira denizde damladir seviyemiz, ancak varsaki bir deneyimimiz, bu deneyim ceviriden kaynaklanmiyor, elbette burda "populer bilim" baglaminda blog kapsami cercevesinde surdan burdan yaziyoruz, ceviriyoruz, yorumluyoruz. Bu nedenle bu blogu tasarlayip nacizane hizmet edelim dedik.
Evrim tartismalari her seferinde bilimsel veri kapsamindan cikarilip, metafizik, bilim felsefesi ya da ideolojik kuram tartismalarina donusturulup neyin bilim neyin bilim olmayacagi tartismalarina donusuturulur ki siz de sonucu oraya getirdiniz. Bunun nedeni insanlarin evrim konusunda konusmak, yorum yapmak icin gerekli bilimsel bilgiye sahip olmamalarindan kaynaklanir. Boylece en ilk nedene ve en son duruma gelmede ustlerine yoktur, ve tartisma bir bicimde bilim felsefesi ile sonuclanir. Niye kimse Kuantum Teorisini bu sekilde sorgulamaz bilmiyorum, insanlar o konuyu pek bilmiyor galiba. Herneyse yine de sorgulanmasi guzel.
Ceviriden hoslanmiyorsaniz, ara ara cumlelerde kurdugunuz ingilizce cumle gruplari ile ingilzice bildiginizi kanitladiniz, orjinal yayinlardan okuyabilirsiniz, anlamak icin "uzman" olmaya gerek yok sanirim, butun kayitlarda kaynakca belirtilmistir, "ataklik" insanlarimizin bir konuyu dert edindiklerinde yeterince yogunlasmadiklari icin ve gerekli yayinlardan okunmadiklari icin baskalari bunu yaptiginda "ataklik" olarak algilanmis olmasindan kaynaklanabilir.
Yine siz yorumunuzun basinda ima etmeye calistiginiz "Ferhat Bey sizin bu konuda okuyup ceviri yapip buraya eklediginizi ben biliyorum, cunku koydugunuz referanslar ile sizin yazdiklarinizi karsilastirdim ve sizin buralardan cevirdiginizi anladim, bu nedenle siz uzman degilsiniz" cabaniz ile takdire sayansiniz.
Bilim, benim gibi uzman saymadiginiz insanlarin, oturduklari yerden "ataklik" ile ahkam kesmeden ziyade arazide aylarca kazi ve arastirma yapip bulduklari materyaller uzerinden inceleme ve degerlendirme yapilarak uretilir. Boylece bazi kanilara ve hipotezlere ulasilir. Gerisi mi, bazen laf-i guzaftir. Degil mi?
Ferhat bey,
YanıtlaSilHay aksi. Yanlis anladiniz: Tercume bahsini size yonelik acmadim; kasdettigim kendimdi; 'ben' idim.
Zira, Muzmin Anonim blogundaki o yaziyi yazan benim.
[Muzmin Anonim musteariyla bir daha hic bir blogda yorum yazmamak konusunda kararim vardi; bir sehven burada yazmis oldum.]
Demem o ki, alinganlik etmissiniz. Yanlis anlatmisim. Maksadini asmis noktaya varmis soylediklerim.
Bunun icin ozur dilerim.
Isterseniz, simdi, bu defa bri once yazdigimi bir de bu soylediklerim isiginda okuyun.
Ben sizin degil, kendimin/benim uzman olmadigini soyluyorum.
Ayrica, uzman olanlarin da kendi aralarinda mutabik olmadigini soyluyorum.
Kuantum Fizigine gelirsek, tartismali konularin olmadigi pek de dogru degil. 'Higgs boson' (Allah parcacigi, 'then God {damn} particle') bunlardan birisi. Akla yakin bulanlar var, bulmayanlar var. Ayni boslugu doldurmak amaciyla, baska seyler one surenler var, onlara itiraz edenler var..
Kuantum Fizigi yine de iyi.. bir de 'String Theory'ciler var.. bilim mi yoksa bir bilimsel din mi oldugu henuz kesinlesmemis..
Sonuc?
Elde yeteri kadar data/kanit olmayinca, onermeler --ister istemez-- birer senaryo yazarligi oluyor.
Bu mukadder; fakat, bu durumu kabullenmek yerine, keskin itirazlarda bulunmagi, baska onermeleri pesinen dislamagi ben anlamakta zorlaniyorum.
Not: Bu blogda yazdiklarinizdan, bilginizden, deneyimlerinizden --baskalari gibi ben de-- istifade ediyorum, yeni seyler ogreniyorum. Lutfen alinganlik edip bu yazilara son vermeyiniz.
Merhabalar,
YanıtlaSilBende ozur dilerim, bu blog islerinde yeni oldugum icin sanirim yanlis anlayip alinganlik yaptim, eh dogrusunu soylemek gerekirse bu tur alinganliklar akademiklerin kucuk burjuva hastaligidir :)
Konuya donelim,
Elbette farkli senaryolar olmasi gerekiyor, bu dusunce cesitliligidir paradigmalari yaratan. Kanitlarin keskin hipotezler olusturmaya yetersiz olduguna katiliyorum, ancak elde olanla en mantiklisini olusturmak -ki sanirim burda kime gore mantikli kime gore mantiksiz olan goreceli bir surec basliyor- gerekiyor. Ornegin, Aquatic hipotez icin ben one surulen kanitlarin aslinda hipotezi desteklemedigini cunku 1960'li yillarda olusturulan bu hipotezin bugunki bulunutlar ile degerlendirildiginde cok gerecekci olmadigini dusunuyorum. Mevcut buluntular ne kadar yetersiz olsa da en azindan aquatic hipotezin eksikliklerini ya da hatalarini gosteriyor.
Ben tekrar nazik ve onarici olgunlugunuz icin tesekkur ederim. Acikca soylemek gerekirse sorulariniz beni de yeniden sorgulamaya ve ogrenmeye itiyor, bunun icin size tesekkur etmeliyim. Ancak anladigim kadari ile sizi tatmin etmeye henuz yetmeyecek kadar kanita ve fosile sahibiz, bu da benim isimi zorlastiriyor :)
Saygilar
Ferhat bey,
YanıtlaSil'Bilim adamligi' da bir tur 'din adamligi'na donusebiliyor (size yonelik demiyorum bunu); insan bildigi ile sinirli --malum--, ve bazan bilgisi kisiye cok [fazla] veya yeterli geliyor: 'daha fazlasi lazim degil, ya da edinilemez' noktasina varabiliyor demek istiyorum.
Bu tur 'kibir'lerin onune gecmek, 'reality check' yapmak icin ('ayar vermek icin' de diyebiliriz), bence en saglikli yol, 'felsefesini yapmak'..
Boylece, eldeki bilginin ne kadarinin gercekten kullanilabilir veya yeterli olduguna bakmak firsatimiz oluyor.. Bu da, o anki bakis ufkumuzun genislemesine yardimci oldugundan, bir 'humbling effect' dogurur...
Asirisi, tabii ki, insani umitsizlige, miskinlige, bezginlige goturur; dolayisi ile, nerede duracagimizi da bilmemiz lazim --o ayri--; fakat, asiri olmamak kaydiyla, 'bilim felsefesi' yapmanin 'IYI BIR SEY' [TM] oldugunu dusunurum.
Ayni seyi, din ve inanclar icin de soyleyebilirim: din ve inanclarin uzerine cikmak [to rise above] ve 'meta'sini konusmak, yani felsefesini yapmak, yani eldekilerin saglamasini yapmak bence iyi bir seydir.
Fanatiklikleri onlemek icin, baska inanclarin neden var olduklarini, neden onlara da hayat hakki tanimak gerektigini anlamak icin, nerelerini torpulemek, modifiye etmek veya gelistirmek gerektigi uzerinde konusabilmek cok faydalidir bence.
Sonuc olarak (ve dolayisi ile), sizden istirhamim, (bilim veya dinin, ya da baska seylerin) felsefesini yapmaga yeltenen bencagiz garibanlari hor gormemeniz ;)
Boyle yapmanin isleri zorlastirabildiginin farkindayim, ama birisinin de bunu yapmasi gerek :D
insanın sucul olmasada uzun süre bataklık ve deniz kenarı sahil bölgelerinde bulunduguna inanıyorum nedenmi maymunlar yüzemez bir kedi kadar bile yüzemez taş gibi batarlar bu yüzden derin sudan ölesiye korkarlar insan ise yeni dogmuş insan yavrusu bile yüzmeye programlıdır iki ayak üstünde yürümeyide en güzel bu açıklıyor beyinin diger maymunlardan çok daha fazla büyümesinide tabi bir fok yada yunus gibi ileri düzey sucul bir memeli degildir daha çok samur gibi milyon yıl yaşamış ve türleşmiştir kıllara gelirsek tamamen cinsel seçilimdir az tüylü dişiler nasıl bugün erkeklere daha mubahsa o atalar içinde öyle idi yazmadığınız yakın kuzenlerde bile olmayan ama insanda olan bir sucul özellik daha ekliyeyim suda kalan el ve ayak derisinin buruşması kaygan su zemininde tutunmayı sağlar yada eliyle yakaladığı balığı daha iyi tutabilmeyi başka bir primattada görülmez insan illaki uzun zaman sulak ortamlarda kalmıştır o koca beynini fosfor ve protein olmayan yaprak ve birkaç meyve türü yiyerek büyütmediği kesin böcek yemeklede beyin gelişse idi bugün dünyayı karıncayiyenler yönetirdi
YanıtlaSil