Aquatic hipotez kabaca ilk insan atalarinin sucul yani su hayati suren apeler (kuyruksuz buyuk maymunlar) oldugunu ileri surer. Ozellikle dik yurume ve konusma gibi temel ozelliklerin sucul adaptasyonlar ile kazanildigini vurgular. Elaine Morgan bu hipotezin savunucusudur, hipotezin dusun babasi gibi gorunur ancak degildir. Elaine Morgan bu hipotezi, 1960 yilinda Alister Hardy'nin New Scientist dergisinde yayinladigi insan ve deniz arasindaki iliski uzerine dusuncelerinden donusturmustur ve zaman icerisinde gelistirmistir. 1972 yilinda ise Morgan, The Descent of Woman adli kitabinda hipotezini sistematize etmistir. Bu kitap militan bir feministin erkek egemen iliskilere karsi isyanidir. Ozellikle o donem Desmond Morris'in The Naked Ape adli kitabina karsi yazilmistir. Morris kitabinda insani maymunlar takiminin en kilsiz uyesi olarak tanitmis ve insan davranislasrinin kokenini maymunlar ile karsilastirarak irdelemis ve yorumlamistir. Morgan bu yaklasimin, erkek egemen ve indirgeyici oldugunu dusunmus ve Hardy'den donusturdugu hiptezini olusturmustur.
Milyon yillar oncesinde atalarimizin sucul oldugunu iddia eden bu hipotezin temel sorunu kanitlairnin kesfedilmesi olasiligi cok dusuk olan yumusak dokular ve fizyoloji uzerine kurulu olmasidir. Bilindigi gibi yumusak dokularin fosillesmesi cok enderdir, sadece mine tabakasi, kemik gibi sert dokular fosillesme olasiligi yuksek elementlerdir. Paleoantropologlar sadece bulduklari fosil kemikleri inceleyerek kas ya da yumusak dokular hakkinda tahminler yapabilirler. Morgan, hipotezinde yogunlastigi temel ozellik insanlarin tuysuz yani ciplak derili olusudur, ona gore bu durum sucul bir adaptasyondan kalmadir. Morgan dik yurumenin de sucul bir adaptasyon oldugunu iddia eder. Ancak ilk dik yuruyen atalar bugunki fosillere gore yaklasik 7-4.4 milyon yillari arasi bir tarihte ortaya cikmistir (Sahelanthropus, Orrorin, Ardipithecus). Bu donemlere ait atalarimizin ciplak vucutlu olduguna dair herhangi bir fosil ya da arkeolojik kanit yoktur.
Simdi sistematik bir bicimde Morgan'in Muzmin Anonim'in yazisinda ileri surdugu anatomik kanitlari incleyelim:
Bipedalism (Dik Yurumek)
Morgan'a gore dik yurumek icin gerekli olan anatomik degisimler ancak yercekiminin dusuk oldugu sucul bir ortamin icinde ortaya cikabilir. Morgan'a gore su ortami orta buyuklukteki maymun atalarimizin dort ayakli hareket biciminden iki ayakli hareket bicimine geciste mukemmel bir gecis ortamidir. Dik yurumenin ilk ortaya ciktigini dusundugumuz fosil atalarimiz Sahelanthropus cthadensis (Cad, Djurab colu7-6 milyon yil), Orrorin tugenensis (Kenya, Tugen Hills, 6 milyon yil), Ardipithecus kadabba (Etiyopya-Afar Middle Awash West Margin, 5.8 milyon yil), Ardipithecus ramidus (Etiyopya-Afar Middle Awash Aramis, 4.4 milyon yil) ve Australopithecus anamensis'tir (Etiyopya-Afar Middle Awash Assa Issie, 4.2 milyon yil). Ayrica bu fosil atalarin bulunduklari lokalitelerin sedimantolojik, fauna ve flora analizleri bu turlerin yasadiklari ortamlarin karasal oldugunu gostermektedir. Ayrica Afrika'da katildigim kazi ve yuzey arastirmalari sirasinda rastladigimiz en cok fosil kalintilar timsah gibi etcil avcilarin fosilleridir. Atalarimizin mevcut anatomileri, yani maymunlarin cok iyi yuzucu olmadiklari bir gercek, su ortaminda timsah gibi tehlikeli avcilarin tehditi altinda nasil dik yurume egzersizi yaptiklarini algilamak guc. Hic doganin ekonomisine uygun gorunmuyor. Diger bir durum ise gecenlerde yine blogumda yazdigim knuckle-walking hareket biciminin atalarimiza agac yasaminda yasayan degil karasal hayat suren ancak zaman zaman agacta da yasayan karasal ape'lerden evrimelestigimizden bahsetmistim. Ilk dik yurumeye baslayan atalarimizin morfolojileri su hayati degil daha cok halen agac hayatina bagimli karasal knuckle-walking hareket adaptasyonunu gerceklestiren atalardan turediklerini gosteriyor, el bilek kemikleri bunu kanitliyor. Ayrica dik yurumek icin gerekli anatomik degisiklikler, gogus kafesinin biciminin degismesi, alt kol kemiklerinin uzamasi gibi ozellesmelerdir. Bu ozellesmeler su ortaminda kazanilabilecek ozellikler degildir, karasal ape'lerin agac lokomosyonundan kalma ozelliklerinin donusumu ile gereceklesmitir.
Uzamis Alt-Kol Uzuvlari:
Insanin alt-kol kemigi yuzmek icin diger ape ve maymunlara gore daha elverislidir. Buna ragmen uzamis alt kol kemigi ile modern vucut yapisi 2.4 milyon yil ortaya cikan Homo habilisten once yoktur, bu ozellik ilk defa Homo habiliste gorulur. Oysa Morgan bu ozelligin ilk dik yuruyen atalarda oldugunu ileri surer.
Nefes tutma ve Konusma:
Insan kisa sureli nefesini tutabilir ve durmadan uzun sure konusabilir. Nefesini tutabilmesi konusabilmesi icin de bir avantajdir. Bu yetenek diger karasal memelilerde gorulmez, boylece Morgan bunun sucul bir adaptasyon oldugunu dusunmustur. Morgan'a gore yunus baliginin ses sistemi insana en yakin olandir ve insanin konusma yetenegi ile analoji olusturabilir. Ancak nefes sisteminin degismesi dik yurume hareket adaptasyonu ile girtlak ve gogus kafesinin degisen morfolojisine baglidir. Dortayakli hareket biciminde nefes kontrolu mekanik ve kas hareket sisteminden dolayi guctur, bu nedenle solunum yuruyus sirasinda zorlasir. Ancak dik yurume lokomosyonu sirasinda ust kol uzuvlari, girtlak ve gogus kafesi kaslari calismaz, bu nedenle biz yururken rahat nefes aliriz, kaslarimiz gogus kafesimizi ve girtlagimizi zorlamaz.
Bununla birlikte, konusmak yani dil, sadece buna bagli bir degisim degildir. Kompleks bir dile (konusma yetenegine) sahip olan ilk insan atasi Homo habilistir, cunku bulunan kafatasi fosillerinin ic bolumunde beynin yerlestigi kisimlarin yani endocastlarin bize gosterdigi durum, ilk kez Homo habiliste modern insana benzer prefrontal loblarin degistigi ve ozellikle Broca ile Wernicke aygitlarinin olustugu gozlemlenmektedir. Yani bildigimzi anlamda konusan ilk insan atasi Homo habilis, onculleri ise cesitli kompleks ses gruplari olustursalar da sistemeatik konusmayi henuz gerceklestiremedikleri dusunulmektedir.
Burun:
Morgan insanin burnunun suya dalis yapmak icin ozellesmis oldugunu onermektedir. Morgan bu onerisini uzun burunlu maymun (hortumlu maymun) ve tapirleri dikkate alarak yapmistir. Tapirler bataklik sularinda uzun burunlari yukseste tutarak ilerler, uzun burunlu maymun ise suya dustugunde burnunu havada tutarak yuzer ve nefes alir. Morgan bunun sucul bir atadan kalinti oldugunu soyler. Oysa insan burnunun temel gorevi nefes almanin disinda bir fan gorevi gorerek beynin sogutulmasini saglar. Bu nedenle ekvator kusaginda yani sicak iklimde yasayanlarin burun delikleri buyuk iken, soguk iklimde yasayanlarin burun delikleri kucuktur. Bizim gibi ortak kusakta yasayanlarda ise varyasyon gosterir. Yani burnumuzun cikintili olusu, burnumuzdan iceri giren havanin isitilmasi ve sogutulmasinda rol almasindan kaynaklanir, suya girince yukseskte kalsin diye degil...
Ciplak Vucut:
Ciplak vucut Morgan'in en guclu sandigi argumanlari arasindadir. Ona gore ciplak olmak sucul ortama bir adaptasyondur. Oysa gunumuzde kil olusumunu genlerin kontrol ettigini biliyoruz. Gunumuzde genetik mutasyonlardan dolayi insanlarin vucutlarindaki kil yogunlugu degismektedir. Ornegin werewolf syndrome olarak bildigimiz hypertrichosis hastaligi mutasyonla ortaya cikan ve tum vucudun ve yuzun killarla kaplanmasina neden olan bir hastaliktir. Genlerimiz evrimsel tarihimizin depolaridir. DNA'mizda aktif ve notr, aktif olmayan bircok karakter barinmaktadir. Bazen mutasyonlar ve cesitli etkilerden dolayi cekinik ya da notr olan bir karakter aktiflesebilmektedir buna atavism denilmektedir. Vucudumuzdaki kil olusumundan sorumlu gen bulundugu genomda kilitlenmis yada notrlesmistir. Bununla birlikte ciplak derili olusumuzu aciklayan diger bir hipotez ise Pathogen Hypotheses'dir. Bu hipoteze gore ciplak derili olusun en onemli nedeni kurk, kil ya da tuyde cogalan asalak parazitlerin yol actigi enfeksiyonlara karsi bir adaptasyondur. Ozellikle Neolitik gibi insan populasyonlarinin demografik olarak arttigi bir donemde artan viral hastaliklara karsi daha avantajli durumda olan kil yogunlugu az olan bireylerin populasyon icerisinde sayilarinin artisi ile gen havuzunda gen frekanslarinin artmasindan dolayi kilsizlik yayginlasmistir. Kilsiz, temiz vucut daha saglikli olusun gostergesi olmus ve seksuel secilimde avantajli olmustur. Ureme organlarinda kalan killar ise seksuel rollerinden yanisira feromon hormanlarini devreye soktuklarindan dolayi kalmis olabilir. Buna ragmen bildiginiz gibi kil yogunlugu populasyonlara gore varyasyon gostermektedir. Kil younlugu sadece vucudumuzda termoregulasyonu saglayan bir ozellik degildir, kimi zaman dezavantajli da olabilir.
Yuzyuze Seks:
Morgan'a gore sadece sucul memeliler yuzyuze seks yapmaktadirlar, buna gore insan da yuzyuze seks yaptigina gore insanin atalari da sucul olmalidir der. Ancak bu tur seks bicimi sempanze ve bonobolarda da sik gorulen bir bicimdir, bunun diger bir nedeni ise sempanze, bonobo ve insanin salt uremek icin degil kimi zaman sembolik kimi zamanda zevk icin seks yaptigindan ve ozellikle disilerin seks sirasinda yuzyuze sekste klitorislerinin daha fazla duyarli hale gelmesinden kaynaklanmaktadir, bu da basarili doller uretmeyi saglayan bir faktordur. Klitorisin morfolojik konumu da bunda etkilidir.
Beyin Buyuklugu:
Morgan'a gore sucul yasama bicimi beyin buyuklugunu saglamis ve bizleri daha akilli canlilar haline getirmsitir. Beyin buyuklugu, dik yurumek gibi insani insan yapan ozelliklerden biridir. Morgan beyin icin gerekli olan Omega 3-6 gibi asitlerin sucul besinlerde yogun oldugunu ve bunu bir avantaj oldugunu ileri surer. Oysa ilk dik yurumeye baslayan atalarimizin cogunlukla yaprak filizleri, meyveler, yemisler, bocekler ve avalaybildikleri surece kucuk hayvanlardan olsutugunu dusunuyoruz. Bununla birlikte karasal ortamda yasayan insanlarin varligi sucul besinlerin olmazsa olmaz beisnler olmadigini kaniltiyor. Ayrica beyin buyuklugu sadece besin ya da lokomosyonla ilgili degil, kafatasinda altceneyi kontrol eden masseter ve temporal kaslarin zayiflamasi ile ilgildir. Genetik bir degisimle zayiflayan bu kaslarin kafanin buyumesini olanakli kilmistir. Ozellikle masif turler olan Australopithecus robustus ve boisei gibi turlerde kafatasindaki sagittal crest cok belirgindir, bunun nedeni cok guclu masseter, temporal ve boyun kaslarina sahip olmalarindan kaynaklanir, bu kaslar kemigi bicimlendirecek derecede gucludurler. Bu kaslarin Homo cizigisine giden surecte zayiflamistir ve beynin buyumesine avantaj yaratmistir.
Bu yazi daha da genisletilebilir ancak temel olarak umarim aydinlatici olmustur. Hayal gucu bilim kurgu bazinda eglenceli ve guzel, ancak bilimin sinirlari icerisidne hipotezler eger mevcut bilgi ve materyal ile sinanamiyorsa gunumzu bilim anlayisinda kabul gormemektedir. Buluntu ve bilgi degistikce hipotezler, paradigmalar ve kuramlar da yeniden bicimlenecektir.
daha fazla bilgi icin: Umbrella hypotheses and parsimony in human evolution: a critique of the Aquatic Ape Hypothesis.
John H. Langdon
Jorunal of Human Evolution (1997)33, 479-494