17 Mayıs 2010 Pazartesi

İNSANIN SOYAĞACI; YENİ GELİŞMELER

PNAS dergisinde Juan Luis Arsuaga (Madrid Complutense Üniversitesi) tarafından insanın evrimsel soyağacını tekrar gözden geçiren ve yeni bilgiler ile sorgulayan güzel bir makale yayınlandı. İnsan evriminde her geçen yıl yeni buluntular ile insanın soyağacı daha da karmaşıklaşıyor ve her değişimi takip etmek de bir okuyucu olarak bu kadar yoğun hayatın içerisinde gerçekten güç. Bu nedenle, bu tür makaleleri bulduğum zaman büyük bir fırsatçılıkla okuyup güncel gelişmeleri ve değişiklikleri takip etmek işime gelmiyor desem yalan olur. Aşağıda yazdıklarım, sizlerinde bu bilgilere ualaşbilmeniz için çoğunlukla bu makaleden alıntılar, çeviriler ve benim bireysel katkılarımdan oluşmaktadır.
Bu makalede Arsuaga kendi çalışmalarını yürüttüğü ve dünyaca ünlü Atapuerca (İspanya) lokalitelerinden elde edilen keşiflerin insan evrimine ve filogenetik soyağacına olan katkısı üzerinde yoğunlaşıyor. Bu lokaliteden keşfedilen buluntular özellikle Neanderthaller ve modern insanın kökeni hakkında çok ilginç gelişmelerin ortaya çıkmasına neden oldu. Bununla birlikte, sadece bu lokaliteden değil özellikle Afrika ve Avrasya'dan  elde edilen buluntular da insanın filogenetik soyağacında yer alan dalların çoğalmasına ve bu ağacın her geçen yıl farklılaşmasına neden oldu.
Arsuaga makalesine insan evrimi çalışmalarının özellikle Darwin ile çıkış sürecinin tarihsel arka planı ile başlıyor. Bilindiği gibi Darwin zamanında yani 1800'lü yılların ikinci yarısında sadece Neanderthal fosilleri biliniyordu. Bu nedenle Darwin sadece bir iki yerde bu Neanderthal kafatası fosili hakkında yorum yapar ve insanın tarihöncesine atfeder. Bir diğer yorumu ise Belçika'da bulunan yine neanderthal altçenesine aittir, bu altçene fosiline ait köpek dişlerinin günümüz insanının köpek dişlerinden büyük oluşu dikkatini çeker. Ayrıca arkadaşı Falconer ona Gibraltar'dan bulunan neanderthal kafatasını görmesi için getirir. Ancak Darwin, diğer bir arkadaşı olan Huxley'nin bu fosilleir hakkında yaptığı yorumların etkisinde kalır ve düşüncelerini kesin olarak belirtmez. Huxley 1863 yılında yazdığı "Evidence as to Man's Place in Nature" adlı eserinde Neanderthal kafatasının insandan bağımsız olmadığını ve insanın gradual yani tedrici evriminin bir sonucu olduğunu ileri sürmüştür.
O dönem bütün diğer araştırmacılar gibi Darwin de şempanze ve insan arasında geçiş özelliklerini taşıyan "kayıp halka'nın" peşindeydi. Bu dönemde sürüngenlerden kuşlara geçiş özelliklerini gösteren Archaeopteryx keşfedilmişti, insana geçişin kayıp halkası da bulunmalıydı.
1891 yılında Eugene Dubois Endonezya Java adasında Pithecanthropus erectus (Homo erectus) fosillerini buldu. Darwin bu fosilleri görebilseydi hipotezlerinin sağlamasını yapabilecekti. Ardından 1924 yılında Raymond Dart Taung (Australopithecus africanus) çocuğunu keşfetti ve artık insan ve şempanze arasındaki halkalar bulunmaya başlamıştı.
Darwin, Neanderthal fosillerinin Avrupa'da bulunmasına şahit olsa da insanın kökeninin Afrika'da olduğuna inanıyordu.  Darwin, "İnsanın Türeyişi" adlı kitabında, "Şempanze ve gorillerin atası olan yokolmuş ape'ler büyük olasılıkla Afrika'da olmalı, eğer insanın en yakın akrabaları olan bu iki türün (şempanze ve goril) ataları Afrika'da köken aldı ise insanın ataları da Afrika'da ortaya çıkmış olmalıdır"  der. Ancak aynı dönemde Lartet Avrupa'da neredeyse insan büyüklüğünde olan ve Geç Miyosen döneme tarihlendirilen Dryopithecus'u tanımlamıştır. Buna rağmen Darwin'in modern insanı Avrasyalı orangutan ve gibbondan ziyade Afrikalı şempanze ve goril ile işkilendirmesi ilginç. Huxley de Darwin ile aynı düşünceeri paylaşıyordu.
Neden Darwin Afrikalı apeleri Avrasyalı olan apelerden insana daha yakın akraba olduğunu ileri sürdü? Hemen üstte Darwin'in 21 Nisan 1868 yılında çizdiği filogenetik ağacı görüyorsunuz. İlginç olarak insan taksonu (dalı) ağacın merkezinde yer almıyor ve insana en yakın grup olarak şempanze ve goril değil hylobatları yerleştirmiştir. Çizime daha dikkatli bakınca bazı yerlerin üzerinin çizildiğini göreceksiniz, yinede altında ne yazdığı belli oluyor. İlk olarak Darwin gibbonalrı insana en yakın grup olarak sınıflandırmıştır, Afrikalı apeleri daha uzağa yerleştirmiştir. Ancak daha sonra Darwin bu ağaç üzeirnde tekrar düzeltme yapmış ve goril ile şempanzeyi insana en yakın dal olarak düzeltmiştir. Elbette Darwin bu sınıflandırmasını kaba analojik ve evrimsel öngürlerine göre yaptı, çünkü o dönemde insan ve Afrikalı apelerin akrabalık derecelerini bilimsel olarak doğrulayabilecek herhangi bir kanıt yoktu. 
W. Henning, Phylogenetic Systematic adlı eserini 1966 yılında yayınlamadan önce  Le Gros Clark 1959 yılında "ortak karakterlerin kalıtımı"  ve "karakterlerin bağımsız kazanımı" arasındaki ilişkileri açıklamıştı. Le Gros Clark, kuyruksuz büyük maymunlar ile birçok ilkin ortak karakterin payalışmasına rağmen, australopithecusların sahip oldukları türemiş karakterlerdne doalyı hominidler içeirisnde sınıflandırılması gerektiğini vurgulamıştı. Böylece australopithecuslar insanın pirimitv ataları olarak kabul edildi. Darwin ve Raymond Dart ise insanın atalarının Afrika'da olduğunu söyledikleri için de "doğru" öngörüyü yapmış oldular ve haklı çıktılar.

Devamı çok yakında :)

3 yorum:

  1. İlginç; eğer harbi köpek dişleri daha büyük insan fosili veya değişik tipte insan fosili bulunmuşsa var burda bir iş...

    YanıtlaSil
  2. bizim türümüz zaten dryopithecus maymunundan evrimleşmiş gelişkin bir maymundan ibarettir.

    YanıtlaSil

INSANIN EVRIMI-YORUM