Merhaba Arkadaslar, aşağıdaki yazı Jeoloji Mühendisleri Odası'nın periyodik yayını olan Haber Bulteni dergisinin 2013/1 Nisan sayısında yayınlanmıştır. Ancak derginin mizanpajı sırasında ilgili kişi şekillerin numaralandırması ve metin içindeki yerleşimleri konusunda bazı küçük hatalar yapmış. Ben kendi blog sayfamdan sizlere düzeltilmiş biçimini daha rahat okumanız için ekliyorum. İyi okumalar.
Nothing in biology makes sense except in the light of
evolution.
(Evrimin aydınlığı olmadan
biyolojide hiçbir şey anlamlı değildir.)
Theodosius
Dobzhansky
Uluslararası bilim
eğitimi standardını yakalamış bazı ülkelerde –özellikle İskandinav ülkelerinde-
doğa ve yaşam bilimleri eğitimi evrim kuramı kapsamında ve çerçevesinde
öğretilmeye çalışılmaktadır. Yani evrim kuramı biyoloji ders kitaplarında belli
dönemlerinde öğretilen darlaştırılmış bir konu değil tam aksine bütün doğa ve
yaşam bilimlerini kapsayan temel bir çerçeve olarak düşünülmüştür. Buna karşın Türkiye’nin
de içinde olduğu birçok ülkede ise evrim eğitimi genel bilim eğitimi
standartlarının çok gerisinde kalmıştır. Bunun temel nedeninin sadece pedagojik
olarak yetersiz olunması değil özellikle evrim eğitimi ve genelinde doğa-yaşam
bilimleri eğitiminin –çoğunlukla- dini kaygılar nedeniyle politik olarak
engellenmiş ve sansürlenmiş olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu
engelleme 1980 darbesinden sonra zirve yapmış olsa da özellikle 1950’li
yılların başlarından itibaren resmi olarak başlatıldığını söylemek mümkün. Dışardan
bir eğitim problemi olarak görülse de genel olarak ülkenin diğer birçok alanda
–ekolojik kriz, kadın hakları, insan hakları, düşünce özgürlüğü, akademik
özgürlük, işçi hakları, çevre kirliliği vb.- yaşadığı demokratikleşememe
yeteneksizliğinin bir parçası olarak değerlendirmenin daha bütünsel bir bakış
açısı kazandırabileceğini düşünüyorum. Özellikle bu sorunun çözümü konusunda eğitim
müfredatını belirleyen hükümet politikalarına ve bürokrasisine karşı bilimsel
ve siyasal tavrın yetersiz olduğu aşikâr olsa da son yıllarda yükselen
nitelikli sesleri -örnek çalışmaları dikkate alarak- bu yazı aracılığı ile
duyurmayı deneyeceğim. Özellikle yazının ilerleyen bölümlerinde bahsedeceğim Öztürkler, R.N., 2007; Apaydın ve Sürmeli,
2009; Peker ve diğ., 2010; İrez ve Özyerel Bakanay, 2011 ve Kaya, F., 2012 çalışmaları
Türkiye’de evrim eğitimi probleminin ciddiyetinin anlaşılması açısından son
derece önemli bilgiler vermektedir.
Apaydın
ve Sürmeli (2009) çoğunlukla Marmara ve Karadeniz bölgesinde yer alan universitelerde
(fen bilgisi öğretmenliği, matematik öğretmenliği, sınıf öğretmenliği, okul
öncesi eğitim, sosyal bilimler eğitimi ve biyoloji bölümlerinde) öğrenim gören
toplam 849 öğrenci üzerinde biyolojik evrim kuramının kabulü ve anlışabilirliği
hakkında bir anket gerçekleştirdi. Bu anket çalışmasında araştırmacılar
özellikle bu konuda etkili olacağını düşündüğü fakültelerin ders programı ve
eğitim müfredatları ile katılımcıların mezun oldukları lise ve ailelerinin
sosyo-ekonomik özelliklerini de dikkate aldılar. Anket sonuçları öğrencilerin
ezici çoğunluğunun evrim kuramının bilimsel gerçekliğini kabul etmediğini
gösterdi. Bununla birlikte bu oran matematik bölümü öğrencilerinde diğerlerinden
daha yüksek çıktı. Ancak aileleri evrim kuramını kabul eden öğrencilerin ise
çoğunlukla evrim kuramını kabul ettikleri gözlemlendi. Ayrıca diğer bir ilginç
sonuç ise ebeveynleri düşük eğitim seviyesinde olan öğrencilerin kuramı kabul
oranının ortalama olması.
Peker ve
diğ.’lerinin (2010) çalışması ise
yukarıda bahsettiğim çalışma ile benzer ancak örneklem sayısı (1098) daha
fazla. Bir önceki çalışmadan farklı olarak yazarlar makalenin başlangıcında -yazının
ilerleyen bölümünde değineceğim- evrim eğitiminin tarihsel ve politik arka
planını detaylı bir biçimde tartışıyorlar. Bu çalışmada araştırmacılar 11
devlet üniversitesinden biyoloji, biyoloji öğretmenliği ve fen bilgisi
öğretmenliği bölümü lisans öğrencilerini 1. ve 4. sınıflar olmak üzere farklı
iki basamakta ankete tabii tutarak özellikle bu bölümlerde evrim eğitiminin
kalitesini ve öğrencilerin bilincinde ne gibi değişiklikler yarattığını
irdeliyorlar. Aynı zamanda erkek ve bayan öğrencileri gruplandırıp sosyo-ekonomik
yapılarını göz önüne alarak değerlendiriyorlar. Sonuçlar şaşırtmıyor, beklenildiği gibi düşük
(Şekil 1). Bununla birlikte biyoloji bölümü ve eğitim bölümlerindeki 1. sınıf
öğrencileri arasında sonuçlar önemli derecede farklıyken bu durum bütün
bölümlerin 4. sınıf öğrencileri arasında dikkate değer bir fark göstermiyor. 1.
sınıf öğrencilerinin evrim kuramının kabulüne verdikleri cevaplar arasında “ret,
kararsız ve kabul” yüzdeleri dağılımına bir göz atarsak kararsızların oranının
yüksek olduğunu görüyoruz. 4. sınıfta yani öğrenciler 4 yıllık fakülte eğitimi
aldıktan sonra “ret” sayıları azalıyor ancak reddetmekten vaz geçen
öğrencilerin “kabul” etme değil daha çok “kararsız” durumda kaldıklarını
görüyoruz. Bu durum 4 yıllık biyoloji, fen bilgisi öğretmenliği ve biyoloji öğretmenliği
eğitiminin evrim kuramının kabulü bağlamında öğrencilerin bilincinde çok önemli
değişiklikler meydana getirmediğini, hatta başlangıçta “kabul” düşüncesi ile
gelenleri de “kararsız” durumda bıraktığı sonucuna ulaşıyoruz.
Sekil 1 |
Peker ve diğ.’leri
bu anket çalışmasına lise düzeyindeki orta öğretim öğrencilerini de eklemişler.
Lise öğrencilerinin evrim kuramını anlama ve kabul oranları üniversite
öğrencilerine göre daha iyi oranlarda (örneklem sayısının liseler arasında çok
farklı olduğunu belirtmek lazım, makalede düz liselerde 816, Anadolu
Lislerinden 223 öğrenci ile anket yapılırken Öğretmen Lisesinden 3, Yatılı
Liseden 9, Anadolu Öğretmen Lisesinden 23 ve Fen Lisesinden 7 öğrenci ile anket
yapıldığını da eklemek lazım, bu nedenle sonuçlar görünenden farklı
değerlendirilmeli) (Şekil 2). Bununla birlikte liseler arasında evrim kuramını
“anlama” ve “kabul” oranlarında tuhaf bir durum var. Anadolu Lisesi ve Anadolu
Öğretmen Lisesinin “anlama” oranları Düz Lise, Yatılı Lise ve Öğretmen
Liselerinden yüksek iken “kabul” oranları daha düşük. Bunun nedeni örneklem
sayısından kaynaklanıyor olabilir ya da öğrencilerin evrim kuramını anladıkları
ve bu nedenle kabul etmedikleri de yorumlanabilir. Hepsi bir tarafa sonuçlar
bütün olarak değerlendirildiğinde hiç iç açıcı değil. Üniversite dersliklerine
liseden yetersiz bir biyoloji ve evrim eğitimi ile gelen öğrencilerin 4 yıllık
fakülte eğitimi boyunca bu eksikliklerini gideremediği hatta kabul oranlarının
da düştüğünü anketler sonucunda anlıyoruz.
Sekil 2 |
Diğer bir önemli
araştırma ise İrez ve Özyeral Bakanay (2011) tarafından yayınlandı. Bu çalışma
biyoloji öğretmen adaylarının evrim kuramına kabul durumu ile bilimin doğası ve
nasıl çalıştığı konusundaki bakış açılarını sınayan bir anket ve analiz çalışması.
Böylece evrim kuramını kabul veya reddeden öğretmen adaylarının bilimin ne
olduğu, bilimsel bir problemin nasıl çözüldüğü gibi bilimin direk doğası ile
ilgili olan konular hakkındaki yaklaşımları irdelendi. Kısacası evrim kuramını “kabul
ediyorum” ya da “reddediyorum” ancak bilimin gerçekten ne olduğunu ve nasıl
çalıştığını “biliyor muyum” arasındaki ilişkiyi aydınlatabilmeyi hedefleyen bir
çalışma. Araştırmacılar biyoloji öğretmenliği bölümünden 4. ve 5. sınıf
öğrencileri yani biyoloji eğitimini tamamlamış sadece pedagoji dersi alanlar
üzerinde hem sözlü hem de yazılı anket çalışmasını gerçekleştirdi. Sorulan
soruların içeriği 4 farklı boyuttan oluşuyor, evrim kuramının güvenilirliği,
kuramın bilimsel gerçekliği, kanıtın bilimsel doğası ve yaşamın çeşitliliği. 1.
boyut sorularında öğretmen adaylarının %48’i kuramın spekülasyon olduğunu ve
bilimsel gözlem ve deneylerle dayanmadığını tercih etti, %37.6’sı yeterince
kanıt olmadığını, %52’si de varolan kanıtların evrim kuramının gerçekliğini
kanıtlamada belirsiz olduğunu belirtti. Geriye kalanların çoğunluğu kararsız ve
en düşük oran ise olumlu cevap verenler. 2. boyut sorunlarına %44 evrim
kuramının bilimsel bir teori olduğunu seçerken %36 red ve %20 kararsız kaldı.
Bilim insanlarının çoğunun evrim teorisini bilimsel ve gerçek bir teori olarak
kabul ettiği sorusunu %32 kabul edereken %45.3 red ve %22.7 kararsız olduğunu
belirtti. 3. boyut sorularında evrim teorisinin yaşayan canlılar hakkında test
edilebilir hipotezler ürettiği sorusunu %56 kabul, %22,7 ret ve %21.3 kararsızı
işaretledi. 4. boyut sorularında yaşayan organizmaların milyon yıllar içinde
evrimsel süreçlerin bir ürünü olduğu sorusuna ilginç olarak %54.7 kabul, %32 ret
ve %13.3 kararsız kaldı. İnsanın tarih öncesinde de şu anki biçimi ile
varolduğu sorusuna ise %54.4 kabul, %36.3 red ve %9.3 kararsız cevaplarını
verdi. Son soru, evrim teorisi canlıların sahip olduğu çeşitli karkaterlerin ve
davranışların nedenini ve anlamını cevaplandırır sorusuna ise %52.7 kabul,
%32.5 red ve %14.8 kararsız seçeneklerini işaretledi. Genel olarak ortaya çıkan
tablo geleceğin biyoloji öğretmen adaylarının evrim teorisini kanıtlara dayanan
bilimsel ve güvenilir bir teori olmadığını düşündüğü, bununla birlikte bazı
kritik sorulara verilen cevapların evrim kuramı ve bilimin doğası hakkında
çelişkili cevaplar vererek evrim ve bilimin ilişkisi bağlamında öğrencilerin yetersiz
kaldıkları gözlenmiştir. Sonuç olarak öğrencilerin bilimin ne olduğu, bilimsel
bir problemin nasıl çözüldüğü ve bilimin temel çalışma prensipleri hakkında
yeterince bilgi sahibi olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda evrim kuramını
bilimsel ve güvenilir bulmamaları sanırım sürpriz bir sonuç olmasa gerek.
R. Nazlı Öztürkler
(şimdiki soyadı ile Somel) yüksek lisans (2004) çalışması kapsamında Ankara’da
görev yapan 147 biyoloji ve fen bilgisi öğretmeninin evrim kuramını derslerinde
nasıl işlediğini anlamak amacı ile bir anket gerçekleştirdi. “Evrim kuramı
konusundaki görüşünüz nedir?” sorusuna bu öğretmenlerin yarıdan fazlasının
evrim kuramını benimsemediği ortaya çıktı. Ayrıca Öztürkler, yeni mezun olan
ögretmenlerin ve hizmet süresi daha uzun olan 20 yıl ve üstü öğretmenlerin
cevaplarının farklılığında anlamlı bir ilişki olduğunu belirledi. Hizmet süresi
20 yılın üzerinde olan öğretmenlerin %55’i evrimin bilimsel gerçekliğini kabul
ederken hizmet süresi azaldıkça bu yüzde düşmektedir, buna göre genç
öğretmenlerde evrim kuramını kabul oranı yaşlı öğretmenlerden daha düşük. Öztürkler
bu durumun tarihsel bir anlamı olduğunu, özellikle 1980 darbesinden sonra ve
önce eğitilmiş öğretmenler arasında önemli bir eğitim altyapısı ve politikası
farklılığı olduğunu ileri sürdü.
Evrim teorisinin
eğitimi ve kabul oranları hakkında öğrenciler üzerinde yapılan araştırmalar
bizleri beklenen üzücü sonuçlar ile karşılaştırıyor. Uzunca bir süredir
özellikle dindar ve muhafazakâr çevreler tarafından evrim teorisi ve
yaratılşıçılık arasında yaratılan sahte ve politik çatışma hemen hemen herkesi
bu konuda değişik düzeylerde bilgi sahibi yaptı. Başka bir bilimsel teorinin
değil de evrim teorisinin hatırı sayılır bir devlet ve bürokrasi desteği ile bu
kadar önemli bir hedef haline getirilmesinin bir açıklaması olmalı. Bunu
anlamak için sanırım işin biraz tarihi detaylarına girmekte fayda var. Bu nedenle
biyolojik evrim anlayışının bugün anladığımız içeriği ile resmi olarak ülkemize
girişi yani Cumhuriyet dönemi ile başlamak yerinde olacak. Bilim ve Gelecek
dergisinin 87. sayısında ve 20 Mayıs 2012 tarihli Birgün gazetesinde R. Nazlı
Öztürkler Somel’in Türkiye’de evrim kuramı eğitimi tarihini anlatan yazıları bu
konunun politik problemlerine de dikkat çekiyor. Bu çalışmalardan esinlenerek Cumhuriyet
dönemini 1923 ile 1950, 1950 ile 1980 ve 1980 ile günümüz olmak üzere farklı zaman
dilimlerine ayırıp önemli olaylara değinerek özetlemeyi düşünüyorum.
Osmanlının son
yıllarında evrim teorisine özellikle Darwinizm ve Lamarkizm eksenli olmak üzere
Ahmet Mithat Efendi, Suphi Ethem, Abdullah Cevdet ve Ethem Nejdet tarafından değinilmiştir.
Ergi Deniz Özsoy, Türkiye’de evrim kuramının tarihsel gelişimi içerikli yazdığı
bir makalede, 1913 yılında bir öğretmenin Kastamonu’da bir lisede evrim
kuramını öğrettiği için aynı lisenin Arapça öğretmeni tarafından idareye şikâyet
edilmiş, ancak buna karşı gelen matematik öğretmeni ile bazı öğrencilerin büyüyen
tepkisinden dolayı kolluk kuvvetleri tarafından öğretmenlerin tutuklandığından
bahsediyor (Özsoy, 2011). Bu olay 1925
yılında Amerika’da meydana gelen ünlü Scopes Maymun Davası’ndan –lise öğretmeni
John Scopes evrim kuramını öğrettiği için dava edilir, evrim ve yaratılış
tartışmasının temel bir örneğidir- bile
daha önce gerçekleşmesi nedeniyle önemli olduğunu düşünüyorum. Mahkeme sürecine
taşınmamış olsa da evrim karşıtlığının kökeninin daha eskilere gittiği ve özellikle
Arapça öğretmeni tarafından gerçekleştirilmiş olması dindar çevrenin bilim
eğitimi üzerindeki manipülasyon gücünü göstermesi açısından manidar.
Osmanlının çöküşü
ve beraberinde gerçekleşen Cumhuriyet devrimi evrim kuramı eğitimi bakımından birçok
yenliğe ve değişikliğe zemin hazırladı. Özellikle Atatürk’ün bir ulus devlet
oluşturma çabası içinde yeni bir toplumu yaratma sürecinde tanıştığı
antropoloji bilimi evrim eğitiminin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Antropoloji
bilimi kurulur kurulmaz tıp ihtisasına sahip antropolog adayları Avrupa’ya
önemli antropoloji laboratuvarlarında eğitilmek üzere gönderilir. Bölümün
kurulması ve yabancı devletlerde eğitim almış antropologların ülkeye dönmesi
ile birlikte ilk antropoloji dersleri de başlamıştır. Bu dersler çoğunlukla
insanın kökeni, antropometri (antropolojik ölçüm teknik ve metotları) ve
prehistorya konularında yoğunlaşmıştır. Doğanın ve insanın evrimini içeren ilk
ders kitapları bu dönemde yazılmıştır. Ayrıca biyoloji bölümünün de kurulması
ile birlikte özellikle Galip Ata’nın yazdığı Darwin biyografisi ile evrim kuramı
resmi olarak ülkemizde eğitilmeye ve tanıtılmaya başlamıştır. 1930’lu yıllarda
biyoloji ders kitapları doğanın tarihi ve canlıların evrimini detaylı bir
biçimde içermektedir. Ayrıca Almanya’dan Nazi baskısından kaçan birçok Yahudi
ya da Alman bilim adamı Türkiye’de birçok bilimin kuruluş aşamasında sahip
oldukları deneyimleri aktararak önemli roller oynamışlardır. Örneğin Curt
Kosswig biyoloji biliminin kurulmasına katkıda bulunmuştur. 1939 yılı Biyoloji
II ders kitabını içeriğine göre evrim teorisini çok detaylı şekilde işlendiğini
ve ilk bölümlerden anlaşılacağı üzere işe –günümüz modern biyoloji kitaplarında
olduğu gibi- yaşamın çeşitliliği ve canlıların evrimini anlatarak başlandığını,
ardından yaşayan canlıların ve çevrenin biyolojik
özelliklerine geçildiğini görüyoruz (Şekil 3a,b,c). Günümüzde uluslararası
standartlara sahip birçok modern biyoloji ders kitabı da hemen hemen benzer içeriği
takip etmektedir. Peki ne oldu da Türkiye evrim teorisi eğitimi konusunda bu çizgisinden
şaştı ve 2012’de olmamıza rağmen 1930’lu yıllardan daha da geriye gitti?
1940’lı yılların başından itibaren ders kitaplarında bazı değişiklikler
yapılmaya başlanmış ve özellikle doğa tarihi, canlıların evrimi kısımları sansürlenmiştir.
1950 yılında çok partili döneme geçilmesi ile dini bakımdan muhafazakâr
politikalar güçlenmiş, Demokrat Parti iktidara gelmiş ve ilk iş olarak 1954
yılında köy enstitüleri kapatılmıştır. Köy enstitüleri uygulamalı eğitimin
verildiği ve bilimin doğasının ve işleyişinin öğrencilere pratik deneyimler ile
kazandırıldığı bir projeydi, o nedenle özellikle biyoloji gibi yaşam ve doğa
bilimlerinin eğitimi daha etkiliydi. 1960 yıllar ile birlikte muhafazakâr cemaatlerin
güçlenmiş ve özellikle Fethullah Gülen grubu sesini duyurmaya başlamıştır. Gülen
biyoloji kitaplarını hedef alarak 1960 yılında yaptığı bir konuşmasında ”…liselerde okutulacak biyoloji kitaplarını,
biyokimya kitaplarını, Allah’ın adıyla bizim adamlarımız, dinimize, kökenimize
inanmış, bağlı kimseler hazırlasınlar…” der (Öztürkler Somel, 2005). 60’lı yılların ortalarında Adalet Parti’si yönetimi
ele alır ve 70’li yıllarda temel amaç “Türk-İslam
kültürünün aşağılanan unsurlarının çıkarılması, İslami değerlerin öne
çıkarılması ve pozitivizmin dışlanması...” haline gelir ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın
belirlediği tek kitap rejimine geçilir.
Sekil 3a. 1939 yılı Biyoloji II ders kitabı icerigi |
Sekil 3b. 1939 yılı Biyoloji II ders kitabı icerigi |
1980 darbesinden
sonra Türkiye artık dini muhafazakârlığın siyasi yaşamda aktifleştiği ve kaba
ırkçılığın ve milliyetçiliğin egemen olduğu bir döneme girmiştir. Bu atmosfer
ilkokuldan yükseköğrenime eğitimin her alanını gerici politikalar ile
biçimlendirmiş, uluslararası eğitim standartlarından izole etmiştir.
Yükseköğretim Kurulu’nun kurulması ile birlikte özellikle akademisyenler ve
üniversite öğrencileri sistematik ve politik olarak kontrol altına alınmış, üniversite
eğitimi tek merkezden yönetilmeye başlanarak akademik özgürlük bitirilmiştir. 1985
yılında dönemin eğitim bakanı Vehbi Dinçerler sürpriz bir biçimde merkezi
Amerika’da olan Yaratılış Araştırma Enstitüsü’nü (Institute for Creation Research)
Türkiye’ye bir konferans için davet eder (Şekil 4 ve 5). Böylece Hıristiyan ve
Müslüman iki farklı ülkenin dindarları İncil ve Kuran’da benzer olan Yaratılış
efsanesinin Türkiye’de biyoloji ders kitaplarına evrim teorisine alternatif
olarak girmesi için kafa kafaya verirler (Kence, 1998). Böylece 1980 darbesi
sonrası hükümeti, Türkiye’de dinin siyasallaştırılarak eğitim alanına müdahale
etmesini sağlar. Ardından evrim karşıtı hükümet destekli bir hareket başlar.
Harun Yahya gibi bilim (evrim) karşıtları da bundan sonra ortaya çıkar.
1990’lar artık Yaratılış efsanesinin biyoloji ders kitaplarına bilimsel evrim
kuramına alternatif olarak girdiği dönem olmuştur. Hatta Yaratılış, evrim kuramına
bir alternatif olmanın ötesine geçmiş, ders kitaplarını hazırlayan komisyon
1992 yılı biyoloji ders kitabında açıkça kendi politikalarını yansıtmışlardır; “Günümüzde biyoloji ile ilgili birçok bilim
adamı, hayatın çeşitliliğini, bir hücre içinde geçen hayat olaylarının
olağanüstü nizamını ve kâinatın çok ince bir düzenle işlediğini görerek,
Allah’ın varlığını idrak ettiklerini belirtmişlerdir”. Fethullah Gülen
grubundan akademisyenlerin yazdığı Alternatif Biyolojiye Doğru adlı kitaptan
kısa bir alıntı “... bu hesaba göre Hz.
Adem'in boyunun yaklaşık 30 metre civarında olduğu söylenebilir.... Ağaçların
200 metre olduğu, dinazorların yaşadığı dönemde bizim gibi ufak tefek
insanların yaşadığını düşünme, hayat mücadelesi açısından insan ters gelir.
Kocaman kertenkelelerin, dev dinozorların yanında öyle insanların olması
gerekir ki hayatla mücadelede mevcudiyetini koruyup neslini sürdürebilsin.” (Öztürkler
Somel, 2007). Bu kitap Gülen tarafından ödüllendirilmiştir; “Alternatif Biyoloji, genç ve gayretli ilim
adamlarımızın göz nuru ve yorucu çalışmalarının mahsulü. Biz, bütün gönlümüzle
bu mübarek çalışmayı takdirle karşılıyor ve alkışlıyoruz. Ne var ki, günümüzde
zıvanadan çıkmış bilim telakkisinin yeniden hakiki yörüngesine oturtulabilmesi
için, bilimin değişik dallarında bunun gibi daha yüzlerce telifata ihtiyaç
var.” (Öztürkler Somel, 2007). 2000’li yıllar artık AKP iktidarının yaşamın
her alanına damgasını vurduğu ve evrim eğitiminin de bundan nasibini aldığı
talihsiz bir dönemdir. Dönemin Milli Eğitim bakanı Hüseyin Çelik, “...Darwin teorisi yapısı dolayısı ile
ateistlerle deistlerin dünya görüsüyle birebir örtüşen bir görüştür. Akıllı
tasarım ise dinlerin yaratılışla ilgili görüşleriyle birebir örtüşür.”
...Darwin teorisi ateist fikirlerle örtüştüğü için bu bir ateist propagandasıdır
bu kitaba girmemelidir demek ne kadar yanlışsa akıllı tasarım semavi dinlerin
ilahi kitapların yaratılışla ilgili fikirleriyle örtüşüyor diye bunu yok
sayamayız. Gallup Enstitüsü Türkiye'de bir araştırma yapmış, yapılan
araştırmada ateist 1%.” ... bu 1% ile Darwin'in görüşleri örtüşüyor ama AT 99%
olan insanların görüşleriyle örtüştüğü zaman bu bir dini telkindir
diyemezsiniz.” (Öztürkler Somel, 2007) şeklinde açıklamalarda bulunmuş ve
evrim eğitimini sansürlemeyi bir kenara bırakın bu kuramı kabul edenleri de
ateist, dinsiz ve tehlikeli insanlar olarak hedef göstermiştir.
Sekil 4. (Kence, 1998) |
Sekil 5. (Kence, 1998) |
Üniversitelerde de
evrim eğitiminin varlığından bahsetmek çok zor. Sadece birkaç üniversite –akademik
kadrolarından kaynaklı- bu konuda kendini kurtarmış sayılabilir. Ülkemizde 108
devlet üniversitesi içinde yaklaşık olarak 73 tanesinde biyoloji bölümü var ve
sadece 40 tanesinde evrim dersi mevcut. Bu ders ise ya 2 ya da 3 kredi ve
birçoğunda da zorunlu değil, seçmeli. Yaklaşık 6 tane devlet üniversitesinde
Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü var ve sadece 1 tanesinde evrim dersi
mevcut. Türkiye’de 62 özel üniversite var sadece 2 tanesinde biyoloji bölümü
var, ikisinde de evrim dersi programda yer almıyor. Ayrıca 10 özel üniversitede
Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü var, tahmin edin kaç tanesi evrim dersi
veriyor, hiçbiri. Bununla birlikte az sayıda olan antropoloji bölümlerinde
–biyoloji bölümlerinden iyi de olsa- durum çok da parlak değil. Türkiye’de 11
devlet üniversitesinde antropoloji bölümü var ve sadece 5 tanesinde evrim dersi
ve 6 tanesinde insan evrimi dersi verilmekte. Özel olan antropoloji bölümlerinin
sayısı ise –muhtemelen- 2 ve ikisinde de ayrı bir evrim dersi yok iken insan
evrimi dersi mevcut (Şekil 6) (Kaya, 2012). Üniversiteleri bu durumda olan bir
ülkenin ortaöğretiminden kaliteli bir bilim (evrim) eğitimi beklemek sanırım
çok gerçekçi olmaz.
Sekil 6. (Kaya, 2012) |
Milli Eğitim
Bakanlığı'nın belirlediği ve şu anda okutulan biyoloji ders kitaplarında
canlıların kökeni ve evrimine dair açıklamaların sadece Yaratılış mitosu ile
anlatıldığını söylemek mümkün. Evrim kuramının önemli bir parçası olan insan
evrimi müfredatta yer almamaktadır. Türkiye’de eğitim gören bütün öğrenciler
modern evrim kuramı ve insan evriminin bilimsel tarihini öğrenemeden eğitim
almaktadırlar. Canlılığın oluşumu ve insanın evrimi sadece Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi derslerinde Yaratılış mitosu çerçevesinde anlatılmaktadır. Türkiye
eğitim sisteminde ilk evrim dersi 8. sınıfta çok kısa ve yetersiz bir biçimde
verilirken, canlıların ve insanların kökenine dair açıklamanın 4. sınıf din
kültürü ve ahlak bilgisi dersinde ve takip eden yıllarda diğer din derslerinde yoğun
bir biçimde verilmesini iyi analiz etmek gerekir. Dindarlar ve evrim
karşıtlarının biyoloji ders kitaplarında Yaratılış efsanesini evrim teorisine
alternatif olarak okutulmasına dair dem vurdukları eşitlik önerisi politik bir
gösteridir, zira zaten Yaratılış efsanesi 4. sınıftan itibaren henüz çok küçük
yaşta olan çocuklara ciddi bir biçimde öğretilmekte ve benimsetilmektedir. Yani
içerisinde evrim kelimesi geçen ilk ders konusundan 4 yıl önce çocuklar
Yaratılış efsanesini henüz miniciklerken beyinleri yıkanarak öğrenmektedirler. Şekil
7’de gördüğünüz sayfa MEB 4. sınıf din
kültürü ve ahlak bilgisi kitabının 24. sayfasıdır ve orda yazılanları anlayabilen
bir çocuğun neden daha basit ve somut olan evrim kuramını anlayamayacağını merak
ediyorum. Evrim kurmanın o yaşta öğretilmesinden bahsetmiyorum zira bu
pedagogların ve psikologların vereceği bir karar ancak bu kadar ağır din dersi
verilmesinin sağlıklı ve doğru olduğunu kim söyleyebilir? Bu din dersi kitabı
grafikleri, şekilleri ve anlatım dili ile o kadar stratejik hazırlanmış ki
aslında farklı bir sorunu orataya çıkarıyor. Ayrıca toplum içerisinde iyi
ahlaklı ve faydalı bir birey olmanın yegane yolunun inançlı bir insan olmakla
mümkün olduğu dayatılmaktadır. Evrim karşıtları tarafından politik olarak
inançsızlık ile bütünleştirilmiş evrim kuramı ise bu eğitimden geçen çocuklar
için ahlaksızlık ve kötü insan olmakla eş tutulmaktadır. Radikal gazetesinin 04.03.2013
tarihli Kur’an’dan Alıntılarla Evrim Teorisi başlıklı haberinde, ODTÜ Biyogen
Evrim Ağacı Grubu’nun farklı şehirlerde düzenlediği “Türkiye Evrimle
Tanışıyor” seminerlerinin İzmir bölümünde okul öğretmenlerinin bu tür
seminerlere öğrencilerin katılmasını istemediği ve hatta kendi derslerinde de
evrim kuramı hakkında öğrencilerin sormaları ve öğrenmek istemelerine rağmen
konuşmak istemediklerini ve konuyu geçistirdiklerini belirtiyor. Hatta bir 9.
Sınıf öğrencisi, “Okulda evrimle ilgili anlatılanlar daha çok ‘yaradılışçı’
bakış açısıyla aynı. Aslında evrim mantığa daha uygun ama okulda bize yanlış
gibi öğretiliyor. Eski çağlardan kalan fikirlermiş gibi. İnsanların ön yargısız
bir şekilde evrime yaklaşmalarını istiyorum” diyor. Bununla birlikte kimi
öğretmenlerin ise evrim kuramını insan maymundan gelmiştir şeklinde indirgeyip
bir aşağılama ve hakaret konusu haline getirdiğini bakın Bornova Anadolu
Lisesi’nden bir 9. Sınıf öğrencisi nasıl anlatıyor: Biyoloji dersine giren bir hocamız evrimi
savunanlar hakkında hakaret ediyor. Kur’an’dan ayetler gösterip arkadaşlarımızı
etkileyip evrimi yalanlamaya çalışıyor. Darwin ve Lamarck’ı kötüleyip hakaret
ediyor. Evrimleşen insan resimlerini gösterip dalga geçiyor, ‘bunlar benim
dedemmiş’ deyip gülüyor ve sınıftaki öğrenciler gülmeyince de neden gülmediniz
diye azarlayıp zorla güldürüyor. Biz okulda evrimi taraflı olarak görüyoruz (Radikal,
04.03.2013).
Sekil 7. (MEB 4. Sinif Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi Kitabindan 24. sayfa) |
Evet, Türkiye’de
evrim eğitimi konusunda karanlık bir dönem yaşanmaktadır, ancak daha da kötüsü Türkiye’de
çok küçük yaşlarda başlayan inanılmaz bir dindarlaştırma ve muhafazakarlaştırma
politikası eğitim alanında yoğun bir biçimde uygulanmaktadır. O kadar küçük yaşta
bu kadar kompleks dini doktirinleri öğrenen ve geri kalan eğitim yaşamında da
bu uygulamanın kurbanı olan öğrencinin evrim teorisini anlamaması ve reddetmesi
sanırım çok beklenmedik bir sonuç değil. Geriye kalan dönemlerde de zaten
sansürlenmiş ve darlaştırılmış 1900’lü yılların başlarından kalma evrim eğitimi
öğrenmekteler. Bundan dolayı da yazının başlarında okuduğunuz üzücü anket
sonuçları ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de insan evrimi eğitimi yoktur, biyolojik
evrim kuramı eğitimi ise yoğun bir biçimde sansürlenmiş ve indirgenmştir. Buna
ek olarak, 1980 darbesinden sonra resmi olarak eğitim alanında uygulamaya
sokulan muhafazakarlaştırma politikası halen aktif bir biçimde sürmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’de biyolojik evrim kuramı eğitiminin mevcut hükümet
politikaları ile uluslararası bilim standartları seviyesine ulaşabileceğine
dair benim kişisel bir umudum ve beklentim yoktur. Eğer çocuklarınızı ve
yakınlarınızı bu konuda eğitmek istiyorsanız kişisel olarak ilgilenmeli ya da
eğer varsa alternatif eğitim aktivitelerine katılmasını sağlamalısınız.
Kaynaklar
Apaydın, Z., H.
Sürmeli. 2009. Undergraduate Students’ Attitudes Towards the Theory of
Evolution. Elementary Education Online 8:820-842
İrez., S. ve Ç. D.,
Özyeral Bakanay. 2011. An assesment into Pre-Service
Biology Teacher’s Approaches to the Theory of Evolution and Nature of Science/
Education and Science 162:39-54
İnan, A. 1947.
Türkiye halkının Antropolojik karakteri ve Türkiye tarihi; Türk Irkının vatanı
Anadolu; (64.000 kişi üzerinde anket); Türk Tarih Kurumu Yayınları, VII seri,
numara 15. Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.
Kaya, F. 2012.
Censorship of Human Evolution Education in Turkey. Poster Presentation at the
18th European Anthropological Association, Ankara Turkey 3-6
September 2012.
Kence, A. 2007.
Biyoloji Egitiminde Evrim ve Yaratiliscilik. http://www.agnostik.org/resim/sunum/ak_sunum.pdf
Kence,
A. 1998. Evolution versus Creation in Schools. Eubios Journal of Asian and
International Bioethics 8:177-178
Özsoy, E.D.
2011. Turkiye’nin Evrimle İmtihanına Kısa Bir Bakış. Bilim ve Gelecek Dergisi,
Sayi:87
Öztürkler
Somel, N. 2007. Türkiye’de Biyolojik Evrim Kuramı Eğitiminin Tarihsel ve
Sosyolojik bir Değerlendirmesi. http://www.agnostik.org/resim/sunum/ns_sunum.pdf
Peker, D., G.G. Cömert,
A. Kence. 2010. Three Decades of Anti-evolution Campaign and its
Results: Turkish Undergraduates’ Acceptance and Understanding of the Biological
Evolution Theory. Science and Education 19:739-755