Bilim ve Gelecek dergisinin bu ayki sayisinda gecen ay Science dergisinde (9 Eylul 2011) yayinlanan Australopithecus sediba hakkinda kisa bir makalem yayinlandi. Ilgilenenler bu ayki Bilim ve Gelecek dergisinden yazinin geri kalan kismini okuyabilirler.
Australopithecus sediba'nin kafatasinin uc boyutlu taranmis gorunumu. |
Paleoantropoloji bilimi her yeni fosil keşfiyle var oluşumuza dair öğretilen yaratılış mitlerini ve insan-merkezci ayrıcalığımızı yıkmaya devam ediyor. Yeni bir fosil haberi Science dergisinin 9 Eylül 2011 sayısında duyuruldu. Lee Berger ve ekibi Güney Afrika’da Malapa Mağarası’nda yaklaşık 2 milyon yıla tarihlendirilen Australopithecus cinsinin yeni bir türünü keşfettiler: Australopithecus sediba. “Sediba”, bölgede konuşulan Seşoto dilinde ”kaynak, pınar” anlamına gelmekte. Berger, bu keşfin bütün insan evrimi araştırmacılarını şaşırtan çok önemli değişiklikleri beraberinde getirdiğini ileri sürdü.
Aslında Australopithecus sediba ilk kez 2010 yılında keşfedilmişti. Ancak buluntuların detaylı analizleri ve tarihlendirme çalışmalarının tamamlanması bugüne kadar sürdü. Lee Berger Johannesburg’da (Güney Afrika) Witwatersrand Üniversitesi’nde paleoantropolog olarak çalışıyor. Bu üniversite aynı zamanda 1924 yılında Australopithecus cinsine ait ilk fosil keşfi yapan (Australopithecus africanus, popüler adı ile Taung çocuğu) Raymond Dart’ın da zamanında çalışmış olduğu üniversite. Raymond Dart, Malapa Mağarası’na çok yakın olan Sterkfontein ve Swartkrans mağaralarında kazı çalışmaları yapmıştı. Berger fosil buluntuların en değerli yanının, ilkokul çocuklarından politikacılara kadar yani toplumun her kesiminden insanlara onların kökeni ve evrimi hakkında bilgi verebilme şansı olduğunu belirtiyor. Bu noktanın vurgulanması önemli. Günümüzde insanoğlu kendi yarattığı geleceğe güvensizlik duygusunun en yüksek seviyede olduğu tüketim, risk ve korku toplumu içerisinde yaşıyor. Bu sorunun temelinde eşitsizlik üzerine kurulu ekonomik nedenler yatsa da diğer bir önemli olgu da hayatımızda gerçek ihtiyaçların sahteleri ile yer değiştirerek doğa ile aramızdaki var oluşsal bağların bilinçli bir biçimde koparılmasıdır. Umarım atalarımızın fosilleri bizlere bundan milyon yıllar önce hayvanlar kadar basit ve doğa ile barışık bir hayat sürdüğümüzü anımsatır. Böylece belki fosiller doğa ile aramızdaki organik ve duygusal bağın onarılmasında bir rol oynayabilirler.
İnsan evriminde üç önemli basamak ve aralarındaki evrimsel ilişkiler
Berger’in bu keşif hakkındaki en büyük iddiası Australopithecuslar ve Homo cinsi arasındaki halkayı oluşturması. Bu keşfin önemine değinmeden önce bu özel bilgilerin beynimizde bütünsel bir resim oluşturması için kısa bir insan evrimi bilgisi gerekebilir. İnsan evriminde önemli basamaklar temel olarak üç kısma ayrılabilir. Bunlardan ilk grup dik yürümeye başlayan erken insansılar (hominidler), ikinci grup dik yürümede yetenekli, çoğunlukla karasal yaşam süren, beyin büyüklüğünde artışın başladığı, sosyal ilişkilerin kuvvetlendiği, muhtemelen aletlerin biçim verilmeden kullanıldığı Australopithecuslar ve son grup ise alet üreten, beyni hayli büyümüş ve gelişmiş, sosyal ilişkileri çeşitlenmiş, konuşmanın başladığı, ateşin keşfedildiği yani morfolojik olarak günümüze dair birçok özelliğin ve yeteneğin kazanıldığı Homo cinsi. İnsan evriminde zaman önemli bir değişken, bu nedenle grupların hangi zaman aralığında ve nerede yaşadıklarını da bilmekte fayda var. Erken insansılar yaklaşık olarak 7-4,2 milyon yılları arasında sadece Afrika’da, Australopithecuslar 4,2-1,2 milyon yılları arasında yine sadece Afrika’da ve Homo cinsi ise 2,4 milyon yıl - günümüz arasında bütün dünyada yaşadılar. Paleoantropologlar bu üç grup arasındaki evrimsel ilişkilerin nerede ve nasıl gerçekleştiğini uzun süredir araştırıyorlar.
Erken insansılar ile Australopithecuslar arasındaki evrimsel bağın daha önce Tim White’ın çalışmaları ile aydınlatıldığı düşünülüyor. Etiyopya’da Afar bölgesinde araştırmalarını sürdüren Tim White Australopithecusların bir erken insansı olan Ardipithecus ramidus türünden evrimleştiğini ileri sürmüştü. Buna göre 4,4 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Ardipithecus ramidus, 4,2 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Australopithecus anamensis’in atası olmalı. Birçok biyo-morfolojik özellik ve ayrıca iki türün aynı bölgede ve çok yakın zaman dilimlerinde yaşamış olması atasal (...)
Yazinin geri kalani Bilim ve Gelecek dergisinde :).
Ferhat Kaya Paleontolog / Helsinki Üniversitesi Yerbilimleri ve Coğrafya Bölumu