17 Mayıs 2010 Pazartesi

İNSANIN SOYAĞACI; YENİ GELİŞMELER-2

Le Gros Clark 1959 yılında "ortak kalıtılan karakterler" (primitiv karakterler) ve "bağımsız kalıtılan karakterler" (türemiş karakterler) arasındaki ayrımı yapmıştı. İnsan ve apeler arasındaki evrimsel bağlantıyı buna göre inşaa etmeye çalışıyordu. Australopithecus africanus keşfedildikten sonra insanın kökeninin Afrika'da olduğu iyice kuşku götürmez olmuştu. Bütün bunlar anlaşılsa da yeni tartışmaların odağı insanın hangi ape ya da genel olarak apeler ile evrimsel ya da atasal ilişkisi olduğunu anlamak oldu.
Le Gros Clark, modern insanın Afrikalı apeler ile paylaştığı ancak Asyalı gibon ve hylobatlar ile paylaşmadığı ortak türemiş karakteler arasındaki ayrımı net olarak yapamıyordu. Bununla birlikte, Wenner-Gren Foundation'ın 1962 yılında düzenlediği konferansta üç biyolog, modern insan, Afrikalı apeler ve Asyalı orangutan ve gibonlar hakkında yaptıkları çalışmalarını sundular. Bu çalışmalar sitogenetik, serum proteinleri, hemoglabin özelliklerini karşılaştırmasına dayanıyordu. Elbette daha sonra gerçekleştirilecek olana kromozom çalışmaları şempanzelerin gorillerden çok insana yakın olduğunu ortaya çıkaracaktı.
George Gaylord Simpson, Theodosius Dobzhansky ve Ernst Mayr bu konferansta yaptıkları sunumlarında insanın Afrikalı ape soyağacında yer aldığını söylediler. Böylece bundan sonraki paleoantropoloji çalışmaları insanın hangi kuyurksuz büyük maymun ile atasal ilişkisinin olduğu ve evrimsel olarak ayrışma zamanı ve karakterlerine yoğrunlaştı.
İnsanın Kökeni ve Kuantum Evrim,
1944 yılında G.G. Simpson fosil kayıtlarda gözlemlenebilen evrimsel süreçleri kategorize etti ve türleşme, filetik evrim ve kuantum evrim olmak üzere üç bölüme ayırdı. Buna göre türleşme, biyosferde bulunan alt taksonomik kategorilerin ortaya çıkışları ile inanılmaz biyoçeşitlilikleri ile sorumluydu. Filetik evrim, orta-seviye taksonomik kategorilerin üretimi ve paleontologların fosil keşiflerine bağlı olarak belirledikleri serilerin gradual (tedrici) ve yönelimli değişimlerinin evrimsel eğilimini belirliyordu. Üçüncü ve son olarak kuantum evrim ise uyumsal bağlamda makro değişimlere neden oluyor ve jeolojik zaman aralığında kısa denilebilecek sürelerde ortaya çıkıyordu ve böylece daha yüksek taksonimik biçimler evrimleşiyordu.
Kuantum evrim, dönemin egemen evrim algısı olan filetik evrimin gradual ve yönelimli değişim anlayışına ters düşüyordu çünkü bir uyumsal durumdan başka bir uyumsal duruma tedrici olmayan geçişi ne doğal seçilimin ekonomisine ne de organizmanın fitnes yani uyum kapasitesine uygun düşmüyordu. Bundan dolayı, Simpson bu tür bir evrim modelini filetik evrimin normalden daha hızlı oranlarda ortaya çıkan bir durumu olarak açıkladı.
Simpson, 1950 yılında Cold Spring Harbor Sempozyum'unda Kuantum evrim terimini kullanmadı, sadece bir uyumsal durumdan diğerine geçişten bahsetti. Örneğin, atların evriminde, orman içi beslenme tipi olan browser beslenmeden savan beslenme tipi grazer adaptasyona geçişi belirtti. İnsanda dik yürümenin de uyumsal bir değişim olduğu kuşku götürmezdi.
Bununla birlikte bu sempozyuma katılanlardan W.W. Howells, Simpson'un kuantum evrimi modelininin içeriğine çok yakın açıklamlar yaptı ve geleneksel (Darwinist) evrimsel değişim anlayışına yani değişimin yavaş ve yönelimli olduğuna ters olarak "evrimsle değişimde dik yürümek gibi radikal değişimlerin de ortaya çıkabileceğini" söyledi. Modern Fiziksel Antropolojinin düşünürü Sherwood Washburn, dik yürümenin Simpson'un ileri sürdüğü kuantum evrim modeli ile açıklanabileceğini vurguladı. Washburn için anahtar karakterler iliac yani kalça kemiği ve gluteus maximum kaslarının değişimiydi: "ormanın savan ile birleştiği bir habitatta yaşayan kısa kalça kemikli bir ape yer hayatına dik yürüyerek uyum sağladı" şeklinde belirtti.
Güncel olarak üç temel fosil tür ilk dik yürüme hareket biçimini göstermektedir; Sahelanthropus, Orrorin  ve Ardipithecus. Bu cinsler içerisinde sadece 4.4 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Ardipithecus ramidusa ait kalça kemikleri keşfedilmiştir ve bu cinsin dik yürüyebildiğini göstermektedir. Tim White, Ardipithecusun insan ve şempanzenin ortak atasından insan giden evrimsel çizgiye ayrılan tür olduğunu ileri sürdü ve bugüne kadar insan atasının şempanze gibi ağaçlarda brakiyasyon yaparak yaşadığını düşünmemize rağmen durumun farklı olduğunu söyledi. Buna göre bizim atamız şempanze gibi hareket etmiyordu, el ve ayaklarının bütün avuç içini kullanarak hareket ediyordu, bu şekilde tırmanıyordu ve yürüyordu. Şempanzlersadece parmakları ile kavrayarak haerket ederler, yerde ise ellerinde işaret parmaklarının dış kısmını yani setiklerine dayanarak ilerlerler. Ardipithecus, atamızın şempanze gibi olmadığını, onun gibi hareket etmediğini ve beslenmediğini gösteriyor. Yapılan izotop analizleri Ardipithecus'un daha çok C3 tip orman yaprakları yerine C4 tip denilen savan otlakalrı ile beslendiğini gösteriyor. Tüm bunlara ek olarak Ardipithecus'ta küçülmüş olan köpek dişleri bu cinsin sosyal organziasyonlarının farklılaştığı ve daha çok sosyal ilişkilere sahip olduğunu, dişi ve erkek arasındaki morfolojik büyüklük farkının azalması da iki cins arasında güç ilişkilerine değil daha çok hayatta kalabilmek için sosyal dayanışmaya yöneldiğini ve bebek bakımı-türün devamı için sadece annenin değil babanın da çocuk bakımına ortak olması ile insan giden sosyal ilişkilerin de başlamış olduğu anlaşıldı.


Devamı çok yakında :)

İNSANIN SOYAĞACI; YENİ GELİŞMELER

PNAS dergisinde Juan Luis Arsuaga (Madrid Complutense Üniversitesi) tarafından insanın evrimsel soyağacını tekrar gözden geçiren ve yeni bilgiler ile sorgulayan güzel bir makale yayınlandı. İnsan evriminde her geçen yıl yeni buluntular ile insanın soyağacı daha da karmaşıklaşıyor ve her değişimi takip etmek de bir okuyucu olarak bu kadar yoğun hayatın içerisinde gerçekten güç. Bu nedenle, bu tür makaleleri bulduğum zaman büyük bir fırsatçılıkla okuyup güncel gelişmeleri ve değişiklikleri takip etmek işime gelmiyor desem yalan olur. Aşağıda yazdıklarım, sizlerinde bu bilgilere ualaşbilmeniz için çoğunlukla bu makaleden alıntılar, çeviriler ve benim bireysel katkılarımdan oluşmaktadır.
Bu makalede Arsuaga kendi çalışmalarını yürüttüğü ve dünyaca ünlü Atapuerca (İspanya) lokalitelerinden elde edilen keşiflerin insan evrimine ve filogenetik soyağacına olan katkısı üzerinde yoğunlaşıyor. Bu lokaliteden keşfedilen buluntular özellikle Neanderthaller ve modern insanın kökeni hakkında çok ilginç gelişmelerin ortaya çıkmasına neden oldu. Bununla birlikte, sadece bu lokaliteden değil özellikle Afrika ve Avrasya'dan  elde edilen buluntular da insanın filogenetik soyağacında yer alan dalların çoğalmasına ve bu ağacın her geçen yıl farklılaşmasına neden oldu.
Arsuaga makalesine insan evrimi çalışmalarının özellikle Darwin ile çıkış sürecinin tarihsel arka planı ile başlıyor. Bilindiği gibi Darwin zamanında yani 1800'lü yılların ikinci yarısında sadece Neanderthal fosilleri biliniyordu. Bu nedenle Darwin sadece bir iki yerde bu Neanderthal kafatası fosili hakkında yorum yapar ve insanın tarihöncesine atfeder. Bir diğer yorumu ise Belçika'da bulunan yine neanderthal altçenesine aittir, bu altçene fosiline ait köpek dişlerinin günümüz insanının köpek dişlerinden büyük oluşu dikkatini çeker. Ayrıca arkadaşı Falconer ona Gibraltar'dan bulunan neanderthal kafatasını görmesi için getirir. Ancak Darwin, diğer bir arkadaşı olan Huxley'nin bu fosilleir hakkında yaptığı yorumların etkisinde kalır ve düşüncelerini kesin olarak belirtmez. Huxley 1863 yılında yazdığı "Evidence as to Man's Place in Nature" adlı eserinde Neanderthal kafatasının insandan bağımsız olmadığını ve insanın gradual yani tedrici evriminin bir sonucu olduğunu ileri sürmüştür.
O dönem bütün diğer araştırmacılar gibi Darwin de şempanze ve insan arasında geçiş özelliklerini taşıyan "kayıp halka'nın" peşindeydi. Bu dönemde sürüngenlerden kuşlara geçiş özelliklerini gösteren Archaeopteryx keşfedilmişti, insana geçişin kayıp halkası da bulunmalıydı.
1891 yılında Eugene Dubois Endonezya Java adasında Pithecanthropus erectus (Homo erectus) fosillerini buldu. Darwin bu fosilleri görebilseydi hipotezlerinin sağlamasını yapabilecekti. Ardından 1924 yılında Raymond Dart Taung (Australopithecus africanus) çocuğunu keşfetti ve artık insan ve şempanze arasındaki halkalar bulunmaya başlamıştı.
Darwin, Neanderthal fosillerinin Avrupa'da bulunmasına şahit olsa da insanın kökeninin Afrika'da olduğuna inanıyordu.  Darwin, "İnsanın Türeyişi" adlı kitabında, "Şempanze ve gorillerin atası olan yokolmuş ape'ler büyük olasılıkla Afrika'da olmalı, eğer insanın en yakın akrabaları olan bu iki türün (şempanze ve goril) ataları Afrika'da köken aldı ise insanın ataları da Afrika'da ortaya çıkmış olmalıdır"  der. Ancak aynı dönemde Lartet Avrupa'da neredeyse insan büyüklüğünde olan ve Geç Miyosen döneme tarihlendirilen Dryopithecus'u tanımlamıştır. Buna rağmen Darwin'in modern insanı Avrasyalı orangutan ve gibbondan ziyade Afrikalı şempanze ve goril ile işkilendirmesi ilginç. Huxley de Darwin ile aynı düşünceeri paylaşıyordu.
Neden Darwin Afrikalı apeleri Avrasyalı olan apelerden insana daha yakın akraba olduğunu ileri sürdü? Hemen üstte Darwin'in 21 Nisan 1868 yılında çizdiği filogenetik ağacı görüyorsunuz. İlginç olarak insan taksonu (dalı) ağacın merkezinde yer almıyor ve insana en yakın grup olarak şempanze ve goril değil hylobatları yerleştirmiştir. Çizime daha dikkatli bakınca bazı yerlerin üzerinin çizildiğini göreceksiniz, yinede altında ne yazdığı belli oluyor. İlk olarak Darwin gibbonalrı insana en yakın grup olarak sınıflandırmıştır, Afrikalı apeleri daha uzağa yerleştirmiştir. Ancak daha sonra Darwin bu ağaç üzeirnde tekrar düzeltme yapmış ve goril ile şempanzeyi insana en yakın dal olarak düzeltmiştir. Elbette Darwin bu sınıflandırmasını kaba analojik ve evrimsel öngürlerine göre yaptı, çünkü o dönemde insan ve Afrikalı apelerin akrabalık derecelerini bilimsel olarak doğrulayabilecek herhangi bir kanıt yoktu. 
W. Henning, Phylogenetic Systematic adlı eserini 1966 yılında yayınlamadan önce  Le Gros Clark 1959 yılında "ortak karakterlerin kalıtımı"  ve "karakterlerin bağımsız kazanımı" arasındaki ilişkileri açıklamıştı. Le Gros Clark, kuyruksuz büyük maymunlar ile birçok ilkin ortak karakterin payalışmasına rağmen, australopithecusların sahip oldukları türemiş karakterlerdne doalyı hominidler içeirisnde sınıflandırılması gerektiğini vurgulamıştı. Böylece australopithecuslar insanın pirimitv ataları olarak kabul edildi. Darwin ve Raymond Dart ise insanın atalarının Afrika'da olduğunu söyledikleri için de "doğru" öngörüyü yapmış oldular ve haklı çıktılar.

Devamı çok yakında :)

1 Mayıs 2010 Cumartesi

YAŞASIN 1 MAYIS!

TÜM DÜNYA İŞÇİLERİNİN 1 MAYISI KUTLU OLSUN.
YAŞASIN 1 MAYIS!

EVRİM KURSU, 8-9 MAYIS 2010 CUMARTESİ-PAZAR 09:30-18:30 İZMİR



8-9 Mayıs Cumartesi ve Pazar günleri İzmir'de Bilim ve Ütopya'nın düzenlediği Evrim Kursu'unda olacağım. İlgilenen arkadaşlar için programı aşağıda ekledim. Çok çeşitli ve ilginç konuşmalar var.

Evrim Kursu- İzmir Programı

8- 9 Mayıs 2010 Cumartesi- Pazar saat 09.30- 18.00
09.30- 10.30 Açılış Dersi: Bilim nedir? Bilimin yöntemi?- Prof. Dr. Semih Koray
 10.30- 10.45 Soru- Cevap
10.45- 11.00 Çay arası
 11.00- 11.30 Türkiye’de Bilim ve Toplum Orhan Bursalı
11.30- 11.45 Soru- Cevap
11.45- 12.00 Çay arası
 12.00- 12.30 Darwin, Beagle Yolculuğu ve Evrim Kuramı Prof. Dr. Ali Nihat Bozcuk
 12.30- 13.00 Yemek arası
13.00- 13.30 Darwin, Beagle Yolculuğu ve Evrim Kuramı Prof. Dr. Ali Nihat Bozcuk
13.30- 13.45 Soru-Cevap
13.45- 14.00 Çay arası
14.00- 14.30 Evrim’e Moleküler Kanıtlar Doç. Dr. Filiz Gürel
14.30- 14.45 Çay arası
14.45- 15.15 Evrim’e Moleküler Kanıtlar Doç. Dr. Filiz Gürel
 15.15- 15.30 Soru- Cevap 15.30- 15.45 Çay arası
15.45- 16.15 Evrimsel Psikolojiye Giriş: Temel Kavramlar, Bulgular ve Tartışmalar Dr. Hasan G. Bahçekapılı
16.15- 16.30 Çay arası
16.30- 17.00 Evrimsel Psikolojiye Giriş: Temel Kavramlar, Bulgular ve Tartışmalar Dr. Hasan G. Bahçekapılı
 17.00- 17.15 Soru- Cevap
 17.15- 17.30 Çay arası
 17.30- 18.15 Evrim ve Davranış: Davranışın Homojen ve Heterojen Yapıtaşları Doç. Dr. Hakan Çetinkaya
 18.15- 18.30 Soru- Cevap İkinci Gün
 10.30- 11.30 Evrim gerçeği Prof. Dr. Ali Demirsoy
11.30- 12.00- Soru- Cevap
 12.00- 13.00 Yemek arası
13.00- 14.00 Evrim gerçeği Prof. Dr. Ali Demirsoy
 14.00- 14.15 Soru- Cevap
14.15- 14.30 Çay arası
 14.30- 15.00 İnsanın evrimi Arş. Gör. Ferhat Kaya
 15.00- 15.15 Çay arası
 15.15- 15.45 İnsanın evrimi Arş. Gör. Ferhat Kaya
 15.45- 16.00 Soru-Cevap
16.00- 16.15 Çay arası
 16.15- 16.45 Fosil örnekleri ile evrim teorisi Arş. Gör. Ferhat Kaya
 16.45- 17.00 Çay arası
17.00- 17.30 Fosil örnekleri ile evrim teorisi Arş. Gör. Ferhat Kaya
 17.30- 17.45 Soru- Cevap
 17.45- 18.15 Katılım Belgelerinin Sunulması
Katılım şartları ve başvurular için iletişim bilgileri: Hasan Ali Kızılırmak, 05069095148, 0 232 4259050- evrimkursu@gmail.com- kizilirmakhasanali@gmail.com

Bir Paleoanthropolog Dünyanın En Etkili 100 Düşünürü Arasında; Tim White!

Merhabalar,

Time dergisi dünyanın en etkili liderleri, sanatçıları, düşünürleri ve kahramanlarını seçti. Politikacıları sevmediğim için bir kenara bırakıyorum. Gerçi başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da en etkili liderler arasında, fakat Amerikalı cumhuriyetçilerden Sarah Palin'in de aynı listede yer alması bana "en etkili" seçiminin kriterlerinin ne kadar nitelikli ya da ne yönde olduğunu da düşündürmüyor değil. Bu nedenle ben beni ilgilendiren bölümden bahsetmek istiyorum.

Time dergisi "thinkers" yani düşünürler arasında bu sene bir antropoloğu (paleoantropoloğu) seçti. Daha önce böyle bir seçim olmamıştı. Öyle görünüyor ki Time dergisi ve bu bağlamda dünyanın neo-liberal grubu da antropoloji, insanın kökeni ve varoluşuna önem vermeye başladı. Buna Tim White ile başlaması bence doğru bir isabet oldu. Tim White ile birçok defa Afrika ve Amerika'da çalışma fırsatı elde ettim ve onu diğerlerinden farklı kılan birçok değerli özelliğinin olduğunu görmemek kaçınılmazdı. Henüz bir lisans öğrencisi iken okuduğum bir makalesi ise antropolojiye ve bilime bakış açımı değiştirmiştir. Bu makalenin başlığı ise "Bilim Kariyerizme Karşı" idi. Bununla birlikte kazı ve yüzey araştırması çalışmalarında gösterdiği başarı sayesinde yüzlerce insan atası fosili bulmuştur. Bunlardan en önemlisi 2009 yılının Kasım ayında Sicence dergisnin özel bir sayısında yayınladığı Ardipithecus ramidus yayınıdır. Bu çalışma ile insan evrimi hakkında bildiğimiz birçok şeyi değiştirmiştir.
Tim White 59 yaşında ve şu anda University of California Berkeley, Integrative Biology bölümünde çalışmaktadır. Onun çalışmaları hakkında daha detaylı bilgi edinmek istiyorsanız http://herc.berkeley.edu/ adresini ziyaret edebilirsiniz.

Daha fazla bilgi için

Thinkers; Tim White